|
|
 |


|
|
Erzurum

Tarihi
Roma istilasından önce, bugün Erzurum’un bulunduğu yerde değişik dönemlerde Karin, Karna, Garin, Karndi ve Kalhak isimli bir şehir bulunduğu tarihi kaynaklara dayanılarak tespit edilmiştir.
M.Ö. 408-450 yıllarında yaşamış olan Bizans İmparatoru ll. Teodosinus doğudan gelen İranlı’ların saldırılarına karşı koymak amacıyla bu bölgedeki Erzen şehrinin güney batısında, yeni bir kale ile çevrilmiş bir şehir kurdurdu. Kale o devirde Bizans İmparatorluğunun doğu bölgeleri komutanı olan Antonyus tarafından yaptırılmış ve şehire imparatorun adını izafeten Teodosipolos denilmiştir.
Kültürü
ERZURUM KALESİ:
İlk inşâ tarihi kesin olarak bilinmeyen Erzurum Kalesi’nin M.S. 5.yüzyılın ilk yarısında Bizanslar tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Tarih boyunca Asurlular, Sasaniler, Persler, Araplar, Romalılar ve Bizanslılar arasında sık sık el değiştiren Erzurum Kalesi, 11. yüzyılda Türklerin eline geçmiştir. İç Kale’de Erzurum’daki ilk Türk-İslâm eserlerinden Saltuk Oğulları dönemine ait Kale Mescidi ve Tepsi Minare bulunmaktadır.
Erzurum Kalesi bulunduğu tepenin üzerinde bir iç kale ile, bunu çevreleyen dış kaleden meydana gelmiştir. Bugün iç kale sağlam kalmış olmasına rağmen, şehri çevreleyen dış kale surlarından hiç bir eser kalmamıştır. Surların dört kapı ile dışa açıldıkları, bugün yerlerinde bulunmayan bu kapıların Tebriz Kapı, Erzincan Kapı, Gürcü Kapı ve Harput Kapısı adlarını taşıdıkları bilinmektedir. Günümüze ulaşan iç kalenin duvar kalınlıkları 2-2,5 m. arasında değişmekte olup, halen sekiz burcu ayakta durmaktadır.
TEPSİ MİNARE (SAAT KULESİ):
Erzurum Kalesi’nin içinde bulunan Tepsi Minare’ye Saat Kulesi de denilmektedir. Yer yer tahrip olan şerefe gövdesindeki kitabesine göre Saltuklu Emirlerinden Muzaffer Gazi bin Ebü’l Kasım tarafından 12. yüzyılın ilk yarısında yaptırılmıştır.
Minare, sur duvarları hizasına kadar renkli kesme taşlarla örülü kaide üzerinde, tuğla örülü gövdeye sahiptir. Silindirik gövde, aşağıdan yukarıya doğru daralarak yükselir. Şerefeden yukarısı yıkılmıştır. Bu bölüm 1841 ve 1880 yıllarında Avrupaî tarzda ahşap malzeme ile yenilenmiş ve içine saat yerleştirilmiştir. Tepsi Minare, Karahanlı ve Büyük Selçuklu döneminde inşâ edilen minarelerin geleneğini Anadolu’da sürdüren en eski minarelerden biridir. Kule, Kale Mescidi’nin minaresi, aynı zamanda gözetleme kulesi olarak da kullanılmıştır.
KALE MESCİDİ:
İç Kale içerisinde kalenin güney sur duvarlarına bitişik yerdedir. Dikdörtgen planlı mescidin iç düzenlemesi mihraba paralel iki sahındır. Girişte çapraz tonoz, mihrap önünde ise mukarnaslı kasnaklara oturan kubbe ile örtülüdür. Her iki örtünün doğu ve batısı beşik tonozlarla genişletilmiştir. Mihrabı, yarı dairesel planlı burcun içerisine yerleştirilmiş, yalın bir bezemeye sahiptir.
Düzgün kesme taşla inşâ edilen mescidin kubbeli bölümü dıştan yüksek kasnaklı ve külâhlı bir örtüyle kapatılmıştır. 12.yüzyılın ilk yarısında Saltuklular tarafından yaptırılmıştır.
MEDRESELER
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE:
Erzurum’un sembolü haline gelen Çifte Minareli Medrese’nin kitâbesi olmadığından, yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanlarından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olabileceği düşüncesi ile adına Hatuniye Medresesi de denilmektedir. Genellikle 13. yüzyılın sonlarında yaptırıldığı kabul edilmektedir. Osmanlı Padişahlarından 4.Murat’ın emri ile bir süre “Tophane” olarak, daha sonra da “Kışla” olarak kullanılmıştır. 1942-1967 yılları arasında Erzurum Müzesi olarak kullanılan medrese, günümüzde çay bahçesi ve resim sergi salonu olarak kullanılmaktadır. Medrese yaklaşık 35x46 m. boyutlarındadır. İki katlı, dört eyvanlı ve açık avlulu medreseler grubundandır.
Zemin katta ondokuz, birinci katta ise onsekiz oda bulunmaktadır. Avlu 26x10 m. ölçülerinde dört yönden revaklarla çevrili olup, girişin batısındaki kare mekânın vaktiyle mescid olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Zemin katın revakları kalın sütunlar üzerine oturmaktadır. Sütunların çoğu silindirik, dördü sekizgen gövdeye sahiptir. Odalar beşik tonozla örtülüdür.
Medrese’nin bezemesinde kullanılan geometrik motifler, Selçuklu taş süslemesindeki örneklerdir. Bezemenin ağırlık unsuru bitkisel öğelerdir. Palmet ve rumi motiflerin en çok kullanılanıdır ve her ikisi de birbiri ile uyum içindedir.
Çifte Minareli Medrese’nin en önemli yanlarından biri hiç şüphesiz figürlü süslemesidir. Taç kapı taşıntısının her yüzünde süslemelerle kuşatılmış, dört adet pano bulunmaktadır. Panoda palmiye (hayat ağacı), iki başlı kartal ve altta iki ejder figürü yer alır. Güney eyvanın dış duvarlarına bitişik inşâ edilen iki katlı kümbetin gövdesi oniki köşelidir. Kümbetin üstü dıştan külah, içten kubbe ile örtülüdür. Saçağı, süsleme şeritler ve silmelerle bezenmiştir. Dört kollu bir düzenlemeye sahip, cenâzelik kısmı çapraz tonozla örtülüdür. Kümbetin iç malzemesi mermerdir. Süslemeleri Medrese’nin aksine oymadır ve bitkisel öğelerden oluşmaktadır.
YAKUTİYE MEDRESESİ:
Cumhuriyet Caddesi üzerinde Lala Mustafa Paşa Câmii’nin batısında bulunmaktadır. İlhanlı hükümdarı Sultan Olcaytu zamanında Gazan Han ve Bolugan Hatun adına, Cemaleddin Hoca Yakut Gazani tarafından 1310 yılında yaptırılmıştır.
Anadolu’daki kapalı avlulu medreselerin son örneklerinden biri olan yapı, cepheden dışa taşan taç kapısı ile Çifte Minareli olarak planlanmıştır. Ancak, minareler Çifte Minareli Medrese’de olduğu gibi taç kapı üzerinde değil köşelere yerleştirilmiştir. Ön yüzde geniş kuşaklar halinde mukarnas bitki ve geometrik motifler yer almaktadır. Taç kapının yan yüzlerindeki silme kemerle çevrili nişler içinde sembolik Pars ve Kartal motifleri bulunmaktadır. Ajurlu bir küreden çıkan hurma yaprakları şeklindeki hayat ağacının altında iki pars üzerindeki kartal figürlerinin Orta Asya Türk inancıyla ilgili ifadeleri yansıttıkları görülür. Köşelerde yer alan kalın gövdeli minarelerden biri çok önceden yıkılmış veya hiç yapılmamış, kaidesinin üzeri konik bir külahla kapatılmıştır. Diğerinin ise üst bölümü mevcut değildir.
Dört eyvanlı iç mekânda bulunan dikdörtgen avlunun orta bölümü mukarnaslı bir kubbe ile, diğer kısımlar ise sivri kemerli beşik tonozlarla örtülüdür.
Anadolu’daki kapalı avlulu medreselerin en büyüğü olan Yakutiye Medresesi plan düzeni, dengeli mimarisi ve iri motifli süslemeleri ile Erzurum’un en gösterişli yapılarından biridir. Günümüzde Türk-İslâm Eserleri ve Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılmaktadır.
AHMEDİYE MEDRESESİ:
Murat Paşa Mahallesinde, Murat Paşa Câmii;nin doğusunda bulunmaktadır. Günümüzde câmi olarak kullanılan medrese 1314 yılında Ali oğlu Ahmet tarafından Darül Hadis (Hadis Okulu) olarak yaptırılmıştır.
Kapalı avlulu medreseler grubuna giren yapı küçük ölçüde planlanmıştır. Dikdörtgen şekilli avlunun üzeri tonozla örtülüdür. Süsleme açısından sade olan medrese Selçuklu Medreseleri tarzında inşâ edilmiştir.
KURŞUNLU (FEVZİYE) MEDRESESİ:
Mirza Mehmet Mahallesi’nde aynı adla anılan Kurşunlu Câmii’nin bitişiğinde bulunan medrese Erzurumlu Şeyhülislâm Feyzullah Efendi tarafından 1700 yılında câmi ile birlikte yaptırılmıştır. Medresenin onüç öğrenci odası bulunmakta olup, odaların üzeri beşik tonozlarla örtülüdür.
ŞEYHLER MEDRESESİ:
Şeyhler Mahallesi’nde aynı adla anılan Şeyhler Câmii’nin batısında bulunan medrese Müftü Mustafa Efendi tarafından 1760 yılında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı bir avlu etrafında onbir öğrenci odası bulunmakta olup, odaların üzeri beşik tonozlarla örtülüdür.
KÜMBETLER VE TÜRBELER
ÜÇ KÜMBETLER:
Anadolu Selçuklu Mezar yapılarının temsilcilerinden üç tanesi bir arada Erzurum’da bulunmaktadır. Kümbetler iki kısımdan oluşmakta olup, alt kısım cenazelik dediğimiz mezar odası, gövde hacminin oluşturduğu üst kısım ise mescid olarak kullanılmaktadır.
A.Emir Saltuk Kümbeti: Üç Kümbetlerin en büyüğüdür. Kesin tarihi bilinmeyen kümbetin 12. yüzyılda Saltuklu Hükümdarı İzzeddin Saltuk adına yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Sekizgen planlı olup, üçgen alınlıklarla biten gövdenin devamı şeklindeki silindirik kasnağı ve kubbemsi külahı ile kendine has bir mimari yapıya sahiptir. Kasnak kısmındaki nişlerin tepeliklerinde çeşitli figürlü bezemeler vardır. Sağlam ve kaliteli taş işçiliği, farklı mimari elemanları ve süslemeleri ile Anadolu’nun en eski anıtsal mezar yapılarından biridir.
B-2. Kümbet: Emir Saltuk Kümbeti’nin güneydoğusunda bulunan silindirik gövdeli kümbet 14.yüzyıla tarihlenmektedir. İçten kubbe dıştan konik külahla örtülü kümbet basit süs unsurları ile bezenmiştir.
C-3. Kümbet: Köşeleri pahlı, yüksek bir kare kaideye oturan kümbet içten kubbe dıştan konik külah ile örtülü olup, oniki köşeli bir gövdeye sahiptir. Cenazelik kısmı olan kümbet 14.yüzyıla tarihlenmektedir.
Üç kümbetlerin yanında bir de kare planlı iki katlı bir kümbet bulunmaktadır. Gösterdiği mimari özelliklerinden dolayı 14.yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilmektedir.
GÜMÜŞLÜ KÜMBET:
Kars Kapı semtindedir. Kitâbesi bulunmayan kümbetin 14. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Kare şeklinde mumyalık, onikigen gövde ve konik külahlı kümbet sade bir görünüme sahiptir.
KARANLIK KÜMBET:
Derviş Ağa Câmii’nin karşısında bulunan kümbet 1309 yılında Sadrettin Türk Beğ tarafından yaptırılmıştır. Pencere ve mihrap nişleri mukarnaslıdır. Kümbet içten kubbe, dıştan konik külah ile örtülüdür.
CİMCİME SULTAN KÜMBETİ:
Cumhuriyet Caddesi üzerindedir. Bu kümbet de silindirik gövdeli ve konik külahlıdır. Muhtelemen 14.yüzyılın başlarında yapılmıştır.
RABİA HATUN KÜMBETİ:
Hasani Basri Mahallesi’nde bulunmaktadır. Mimari özelliklerine göre 14.yüzyılın başlarında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Dıştan onikigen, içten silindirik planlı yapı kadın erenlerden Rabia Hatun’a atfedilmektedir.
HABİB BABA TÜRBESİ:
Ali Paşa Mahallesi’ndedir. Diğer bir adı da Timurtaş Baba olan Habib Baba Türbesini Erzurum’daki askeri komutanlardan Müşir Kemal Paşa 1844 yılında yaptırmıştır. Timurtaş Baba için yaptırılan türbeye dört yıl sonra vefat eden Habib Baba defnedilmiştir. Türbe, mescid ve mezarların yer aldığı iki bölümden oluşmaktadır.
ERZURUM TABYALARI
Erzurum’un bir ulaşım ve ticaret merkezi olarak taşıdığı değer tarih boyunca bu şehri askeri hedef durumuna getirmiş ve savunma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
M.S.415 yılında Romalılar tarafından yapıldığı bilinen Erzurum Kalesi; Bizans, İran, Arap ve Türk Devletleri arasında el değiştirdikten sonra, 1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Harp silah ve araçlarındaki gelişmelere, maruz kalınan tehdide paralel olarak, 1821 yılından itibaren Erzurum’u savunmak üzere Tabyalar inşâ edilmeye başlanmıştır.
1821 yılında, bugün şehrin içerisinde kalmış olan Hasan Basri Toprak Tabyası, Erzurum’u çevreleyen üç kuşak halinde tahkimli savunma mevzilerini oluşturan 20 tabyanın ilki olarak yapılmıştır.
Erzurum Valisi Zarif Mustafa Paşa döneminde Topdağı üzerinde Mecidiye Tabya ile Sütnişan Tabya, şehrin güneyinde Büyükkiremitlik Tabya ve bunlar arasında bazı tahkimli mevziler inşâ edilmiştir.
Kırım Harbi sonrasında, Sultan Abdülaziz’in direktifi ile Fosfor Mustafa Paşa başkanlığında teşkil edilen bir komisyon tarafından, Aziziye Tabya ve Küçükkiremitlik Tabya ile bazı iskân ve depolama tesislerinin yapılması planlanmıştır. 1867 yılında başlayan inşaat beş yılda tamamlanmıştır.
Bu inşaat sırasında, Gümüşlü Kümbet (Susuzharmanlar) düzlüğünde yapılmasına ihtiyaç duyulan Tabya 3000 Erzurumlu gönüllünün ücretsiz çalışmasıyla iki yılda bitirilmiş ve Ahali Tabya olarak isimlendirilmiştir.
1877-78 Osmanlı-Rus Harbinde, yapılan hazırlıkların semeresi alınmış ve Rus kuvvetlerinin taarruz azmi Aziziye Tabya’da kırılmıştır.
1880’li yıllarda, Şahap Paşa başkanlığında bir heyet tarafından Erzurum’a doğudan ulaşan yaklaşma istikametlerini kapatacak şekilde yeniden ele alınan tabyalar sistemi, altı grup halinde planlanan 15 yeni tabyanın inşasıyla 1896 yılında tamamlanmıştır.
19.Yüzyılın sonlarında yapılan bu tabyalar; Dumlu kuzeyinde Gürcü Boğazı ile Kireçli Geçidi çıkışlarını kontrol eden Tafta ve Karagöbek Tabyaları,
Kösemehmet Geçidi ve Toy Geçidi ile Hamamdere Boğazı’nı kontrol eden Çobandede ve Dolangez Tabyaları,
Hamamdere Boğazı ve Toparlak Geçidi ile Pasinler Ovası’nı kontrol eden Uzunahmet Tabya ile güneyindeki Küçük ve Büyük Höyük Tabyaları,
Toparlak Geçidi’ni kontrol eden Ağzıaçık ve güneyindeki Toparlak Tabya ile geçidin çıkışındaki Gez Tabya,
Deveboynu Geçidi’ni kontrol eden Sivişli Tabya,
Palandöken geçidini kontrol eden Büyük ve Küçük Palandöken Tabyaları,
Erzurum çevresinde üç kuşak tahkimli savunma mevzi oluşturan ve hakim arazi kesimleri üzerinde inşâ edilmiş olan Tabyalar; 19.yüzyıldaki imkânlarla, tamamen Türk subay ve mühendisleri tarafından planlanmış ve gerçekleştirilmiştir.
Tabyalar, etrafındaki araziye karşı ateş imkânı sağlaması yanında, cephanelik, dehliz halinde koğuşlar, erzak depoları gibi bütün askeri ihtiyaçları karşılayabilmektedir.
Her biri bölgenin ağır kış şartlarında bile iki bölük ile iki tabur arasında kuvvetin barınmasına müsait olan tabyalar, gömme ve yarı gömme olarak inşâ edilmiştir.
Tabyaların çoğunluğu yarı çapı 45-90 m. arasında yarım ve tam daire şeklinde toprak yığını görünümündedir.
Koğuş olarak kullanıldıklarında
|
Kale Camisi (İç Kale Camisi) (Merkez)
Erzurum İç Kale’de Ulu Cami Tebriz Kapı semtinde, kalenin kuzey duvarının bir burcuna bitişik olan Kale Camisi’nin kitabesi günümüze gelememiştir. Bu cami kale muhafızları için XII.yüzyılda Saltukoğlu İnanç Biygu Alp Tuğrul tarafından yaptırılmıştır. Bazı kaynaklarda kale ile birlikte 1154’te İzeddin Saltuk tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Yine bazı kaynaklarda da günümüze gelememiş olan kitabesinde 1179-1180 yılında Ebü’l-Feth Melik Muhammed tarafından yaptırıldığı yazılıdır.
Camiye İç Kale meydanındaki bir kapıdan girilmektedir. Kıble duvarı, kale duvarı ile ortak olan bu kapı kalenin avlusuna da açılmaktadır. Giriş kapısının ve yanlarındaki pencerelerin üzerinde bezemeler bulunmaktadır. Cami kesme taştan yapılmış olup, dikdörtgen planlıdır. İç mekan mihraba paralel iki sahından meydana gelmiştir. Girişin üzeri çapraz tonoz ile örtülüdür. Mihrabın önünde mukarnaslı kasnaklar üzerine oturmuş bir kubbesi vardır. Bunun dışında kalan bölümler de beşik tonozlarla örtülmüştür. Yapının ön kısmı toprak damlıdır. Mihrap önü ise konik bir külah ile örtülmüştür. Bu külahın gövdesi silindir şeklinde ve kalker taşından yapılmıştır. Gövdesi ikişer kabartma silme ile 16 bölüme ayrılmıştır.
İbadet mekanı 8.75x9.80 m. ölçüsündedir. İbadet mekanında ortada L şeklinde iki ayak burasını ikiye ayırmaktadır. Ön kısmın iki yanında yüksek birer sivri tonoz, ortasında ise bir çapraz tonoz bulunur. Mihrap önü ortadaki iki ayağın üzerinde bulunan sivri kemerlerle, yanlarda da iki sivri tonoz ile takviye edilmiştir. Kuzeydeki üç, kubbe eteğindeki dört pencere ile aydınlatılmıştır. Kabartma süslerle bezeli olan mihrap yarım yuvarlak olup yanındaki kalenin burcu içerisine yerleştirilmiştir. Üzerindeki mermerden kırık kitabenin cami ile bir bağlantısı bulunmamaktadır.
Caminin yanındaki saat kulesi aynı zamanda minare olarak kullanılmıştır. Caminin etrafı kalenin depoları ile kuşatılmıştır.
Ulu Cami ( Atabey Cami ) (Merkez)
Erzurum’un en eski camilerinden olan Ulu Cami, Cumhuriyet Caddesi üzerinde, Çifte Minareli Medresenin de yanındadır. Saltuklulara Atabey ismi yakıştırıldığından ötürü bu camiye Atabey Camisi de denilmektedir. Cami Saltuklu Emiri Nasreddin Aslan Mehmet tarafından 1179 yılında yaptırılmıştır. Ancak onarımlarla özgün durumunu kaybetmiştir. Erzurum’a 1640 yılında gelen Evliya Çelebi bu caminin toprak damlı olduğunu ve içerisinde de 200 çam direk bulunduğunu belirtmiştir. Ancak bu durumun biraz abartılı olduğu sanılmaktadır.
Cami Sultan IV.Murad zamanında yiyecek deposu olarak kullanılmıştır. Camideki kitabelerden anlaşıldığına göre değişik tarihlerde beş kez onarılmıştır. Erzurum Valisi Hüseyin Paşa 1639’da, Ali Efendi 1826’da camiyi onarmış, bunu 1858, 1860 yıllarında yapılan onarımlar izlemiştir. Bu onarımları belirten kitabeler de camiye yerleştirilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü 1957-1964 yılları arasında camiyi bir kez daha onarmıştır.
Camide yapılan farklı tarihlerdeki onarımlar iç mekanda karışık bir mimari ortaya çıkarmıştır. Bununla beraber 51.00x54.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olan caminin mihrap duvarına dik yedi ayrı sahından meydana gelmiştir. Bugün on altısı duvarlara bitişik kırk paye ibadet mekanında üst örtüyü taşımaktadır. Caminin birinci bölümü beşik tonozla örtülüdür. İkinci bölümün önündeki iki mekan 10 sütunun taşıdığı tonoz örtülüdür. Üçüncü ve dördüncü bölümlerin üst örtüsü payeler tarafından taşınmaktadır. Orijinal mihrabın bulunduğu bölüm beş payenin taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Caminin içerisinde toplam 40 sütun bulunmaktadır. Caminin içerisi 28 pencere ile aydınlatılmıştır. Bunlardan güneydeki ikinci pencere üzerinde 1826 tarihli onarım kitabesi bulunmaktadır.
Caminin beş kapısı olup, bunlardan ikisi doğuda, üçü de kuzeydedir. Bu kapıların hiç birisi birbirine benzememektedir. Doğudaki birinci kapının iki yanında birer mihrapçık vardır. Bunun kenarına da 1860 yılında yapılan onarımın kitabesi yerleştirilmiştir. Caminin ilk yapımındaki mihrap duvarı önü hafif sivri kemerler üzerine oturan büyük pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür.
Günümüzde burada ahşap bir kubbe bulunmaktadır. Kubbe dışında kalan bölümler dıştan toprak damla örtülüdür. Caminin en gösterişli yönü orta eksendeki piramidal altı dizi mukarnas dolgulu tonozlu bölümüdür. Caminin sağ tarafında tuğladan yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Minareye cami içerisinden çıkılmaktadır. Şerefeden yukarısı yıkılmıştır.
Lala Mustafa Paşa Cami (Merkez)
Erzurum Cumhuriyet Caddesi’nde, Yakutiye Medresesinin doğusunda bulunan Lala Mustafa Paşa Camisi Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa tarafından Erzurum’da Beylerbeyi olarak görev yaptığı sırada 1562 yılında yaptırılmıştır. Cami Mimar Sinan’ın eseridir. Lala Mustafa Paşa caminin yanında saray ve bir de sıbyan mektebi yaptırmış ancak, bunlar günümüze ulaşamamıştır. Caminin yanı sıra hamamı bugün ayaktadır.
Lala Mustafa Paşa İstanbul’da Eyüp Sultan’da etrafı açık ve üst örtülü bir mezara 1586 tarihinde gömülmüştür.
Merkezi planlı camiler grubundan olan bu yapı, kesme taştan kare planlıdır. Önünde birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış altı sütunun taşıdığı beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Son cemaat yerinde bulunan iki mihrapçık, üzerleri çini panolu ve sülüs yazılı altı pencere bulunmaktadır. Bunlardan sağdaki mihrapçık üzerinde Hattat İzeddin’in 14 satırlık nesih yazılı fermanı bulunmaktadır. Ayrıca sağdaki ilk pencerenin üzerinde “Bismillâhir Rahmanir Rahim”, ikinci pencerede “Lâ ilâhe İllâllah Muhammedün Resûlullahi Hakka” yazılıdır.
Üç kapı ile içerisine girilen cami kare planlı olup, üzeri dört yığma sütunun taşıdığı pandantifli, tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Ana kubbe köşelerde dört küçük ve iki de yarım kubbe ile desteklenmiştir. İç mekanı iki sıra halinde 28 pencere aydınlatmaktadır. Alt sıradaki pencere alınlıkları üzerinde bulunan çiniler işgal sırasında atılan kurşunlarla zedelenmiştir.
Mihrap yuvarlak ve mukarnaslı olup, üzerindeki kitabede camiyi yaptıranın ismi ve yapım tarihi yazılıdır. Yanındaki pencerelerde ise hadisler yazılmıştır. Caminin sağında bulunan minaresi kare kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Beyaz taştan yapılan minare kırmızı taşlı bileziklerle bezenmiştir.
Caminin avlusunda sekiz köşeli ahşap ve konik çatılı bir şadırvanı bulunmaktadır. Bu şadırvandaki sütunlar son derece güzel taş işçiliği ile bezenmiştir.
Murat Paşa Camisi (Merkez)
Erzurum Murat Paşa Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Sultan II.selim zamanında Sadrazam Kuyucu Murat Paşa Erzurum Beylerbeyi iken, 1573 yılında yaptırmıştır.
Caminin önündeki son cemaat yeri birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanan altı sütunun taşıdığı beş kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerindeki 1573 tarihli Arapça bir kitabede;
“Bu mescid-i şerifi ve cami-i mürifi uluların kahramanı; Arap Acem ve Rum’un hakanı Süleyman Han oğlu Sultan Selim’in Allah hilafetini kıyamet gününe kadar muhalefet etsin. Saltanat günlerinde büyük emir Murad Paşa Allah istediğini kolay kılsın. Allah bunu kendisinden hüsnü kabul ile kabul buyursun. 981 senesinde yapıldı” yazılıdır.
Kare planlı caminin ibadet mekanını köşelerde tromplar bulunan mukarnaslı 6 sütunun taşıdığı merkezi bir kubbe örtmektedir. Kubbe kasnağında 12 pencere ve altında da bir ayet çepeçevre dolaşmaktadır. Kubbe tromp ve kemerleri XIX.yüzyılda alçı üzerine yağlı boya Avrupa üslubunda çiçek ve yaprak motifleri ile bezenmiştir. Caminin dikdörtgen bir niş içerisine alınmış mihrabı taştan ve mukarnas süslemelidir. Ayrıca ahşap mimberi ve pencere kapakları Osmanlı ahşap işçiliğinin en güzel örnekleri arasındadır.
Caminin sağında tek şerefeli taş kaideli minaresi bulunmaktadır.
Camiyi yaptıran Kuyucu Murad Paşa İstanbul Şehzadebaşı’ndaki Kalenderhane Camisi’nin karşısında gömülüdür.
Ali Paşa Camisi (Merkez)
Erzurum Ali Paşa Mahallesi’nde, Kongre Caddesi üzerinde bulunan bu camiyi Erzurum Valisi Ali Paşa 1569 yılında yaptırmıştır. Sonraki yıllarda harap olan bu camiyi Hasan Efendi isimli birisi 1694 yılında onarmıştır.
Caminin önündeki son cemaat yeri 6 ağaç sütunun taşıdığı bir çatı ile örtülmüştür. Giriş kapısı üzerinde caminin 1694 yılında onarıldığını belirten mermerden dört satırlı kitabesi bulunmaktadır.
Dikdörtgen planlı caminin üzeri toprak bir damla örtülmüştür. İbadet mekanında mimari ve bezeme yönünden bir özellik bulunmamaktadır. Caminin sağ tarafında tuğladan tek şerefeli bir minaresi vardır. Bahçesinde de 1865 yılında bir çeşme yapılmıştır.
Ali Ağa (Gürcü Kapısı) Camisi (Merkez)
Erzurum Gürcü Kapısı Mahallesi’nde bulunan bu caminin XVII.yüzyılın başında Yeniçeri Başı Zahreci Ali Ağa tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Caminin yalnızca 1859 tarihli onarım kitabesi bulunmaktadır.
Caminin önündeki son cemaat yeri 4 sütunun taşıdığı üç kubbe ile örtülüdür. Bu kubbeler dıştan konik bir çatı ile gizlenmiştir. İbadet mekanı kare planlı olup, köşelerdeki tromplara oturan merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Düzgün kesme taştan yapılmış olan yapının içerisi altta altı, üstte de dört pencere ile aydınlatılmıştır.
Ayaz Paşa Camisi (Merkez)
Erzurum Ayaz Paşa Mahallesi’nde Gürcü Kapı’nın güneyinde bulunan Ayaz Paşa Camisini Erzurum Valisi Ayaz Paşa 1558 yılında yaptırmıştır.
Kareye yakın dikdörtgen planlı caminin son cemaat yeri ile ibadet mekanının üzeri toprak bir dam ile örtülüdür. İçeriden kalın direklerin taşıdığı üst örtü ibadet mekanını sahınlara ayırmıştır. Giriş kapısı üzerinde bitkisel ve geometrik motiflerle bezeli taş lentolar bulunmaktadır. Minare tek şerefeli olup, taş kaideli, tuğla gövdelidir.
Caminin yanında Şehzade Ömer’in 1799’da yaptırdığı bir medrese ile Erzurum Valisi İbrahim Hıfzı Paşa’nın 1780’de yaptırdığı çeşmesi bulunmaktadır.
Bakırcı Camisi (Merkez)
Erzurum Bakırcı Mahallesi’nde bulunan Bakırcı Camisini Bakırcı Hacı Mustafa’nın ölümünden sonra vasiyeti üzerine 1720-1721 yıllarında Mustafa Ağa yaptırmıştır. Cami 1902 yılında Osman Efendi tarafından onarılmıştır.
Geleneksel Erzurum camilerinde uygulanan plan tipinde olan bu yapı kesme taştan yapılmıştır. Kare planlı ve kubbeli caminin önünde dört taş sütunun taşıdığı üç kubbeli bir son cemaat yeri vardır.
Giriş kapısı üzerinde 1720 tarihli kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabe talik yazı ile 38 mısra halinde Ketencizade Rüştü tarafından yazılmıştır. Caminin içerisinde mimari ve bezeme yönünden herhangi bir özellik yoktur. Minare kırmızı kamber taşından yapılmış olup, şerefe altında mukarnas bezemeleri görülmektedir. Bu minare üzerinde günümüzde de Erzurum’un işgalinden kalma kurşun izlerine rastlanmaktadır.
Boyahane Camisi (Merkez)
Erzurum Boyahane Mahallesi’nde bulunan bu cami Yakutiye Medresesi’nin kuzeyindedir. Erzurum Valisi Emin Paşa tarafından 1566 yılında yaptırılmış, İlyas Efendi tarafından da 1621’de onarılmıştır.
Cami kare planlı ve tek kubbelidir. İbadet mekanını örten tuğla kubbeyi duvarlar üzerine oturan sekiz kasnak taşımaktadır.
Caminin kısa ve oldukça kalın, tek şerefeli minaresinin üzerinde tuğla örgü motifleri bulunmaktadır. Ayrıca minaredeki tuğlalar arasında yeşil sırlı tuğlalara da rastlanmaktadır.
Caferiye Camisi (Merkez)
Erzurum Cumhuriyet Caddesi’nde bulunan bu camiyi Erzurum Maliye Memurlarından Ebubekir oğlu Hacı Cafer yaptırmıştır. Giriş kapısı üzerindeki beş satırlık Arapça mermer kitabesinden 1645 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır.
Caminin önündeki dört yuvarlak sütun üzerine oturan üç küçük kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Ayrıca son cemaat yerinin sol tarafında camiyi yaptıran Hacı Cafer’e ait türbe yer almaktadır. Bu türbe içerisinde Hacı Cafer’in 1650 tarihli mezarı bulunmaktadır.
Kare planlı caminin üzeri sekiz köşeli bir kasnağa oturan kubbe ile örtülüdür. Bu yapı tek kubbeli Osmanlı camiler plan düzenindedir. Kubbe eteğinde Kaside-i Bürde yazılı bir firiz dolaşmaktadır. Ayrıca kıble duvarında 14 satır halinde caminin vakfiyesi yazılıdır. Caminin mihrabı sanat tarihi yönünden bir özellik taşımamakla beraber minberi Osmanlı ağaç işçiliğinin güzel örnekleri arasındadır. Caminin yanında, kesme taştan yapılmış tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.
Derviş Ağa Camisi (Merkez)
Erzurum Tahtacılar Caddesi, Derviş Ağa Mahallesi’nde bulunan bu camiyi 1717 yılında Hacı derviş İbrahim Ağa 1736 yılında yaptırmıştır. Daha sonra 1845 yılında da Müderris Hacı Müştak tarafından onarılmıştır.
Cami kare planlı ve tek kubbeli camiler grubundandır. Son cemaat yeri mukarnas başlıklı dört taş sütuna dayanan üç küçük kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısı üzerinde 1845 tarihli onarım kitabesi bulunmaktadır. Caminin mukarnaslı mihrabı taştan minberi de ahşaptandır. Minare kaidesi taştan olup, gövdesi balık sırtı şeklinde tuğladan yapılmıştır.
Caminin avlusunda Hacı Derviş İbrahim Ağa’nın türbesi bulunmaktadır. Bu türbe dört taş sütunun taşıdığı küçük bir kubbe ile örtülüdür.
Gümrük Camisi (Merkez)
Erzurum Kongre Meydanı’nda Mahallebaşı’na giden yol üzerinde bulunan Gümrük Camisini kitabesinden öğrenildiğine göre, Derviş Hacı Bektaşoğlu Derviş Hacı İbrahim yaptırmıştır.
Cami kare planlı ve tek kubbelidir. Caminin önündeki son cemaat yeri dört taş sütunlu ve üç kubbelidir. Mihrabı taştan ve mukarnaslıdır. Ahşap minberi Osmanlı ağaç işçiliğinin güzel örneklerindendir. Yakın tarihlere kadar minaresi yıkık bir durumda idi.
Cami 1935 yılında Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.
İbrahim Paşa Camisi (Merkez)
Erzurum İbrahim Paşa Mahallesi’nde Yeni Kapı Caddesi’nde ve Hükümet Binası’nın güneyinde bulunan İbrahim Paşa Camisi’ni giriş kapısı üzerindeki talik yazılı on mısralı mermer kitabesinden öğrenildiğine göre; Erzurum Valisi Yazıcızâde Hacı İbrahim Ethem Paşa 1748 yılında yaptırmıştır.
Kare planlı tek kubbeli olan cami, beyaz renkte mermer taştan yapılmıştır. Önündeki son cemaat yeri yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanan dört sütunlu üç kubbelidir. Son cemaat yerinin bu kubbeleri dıştan konik bir çatı ile gizlenmiştir. Son cemaat yerinin pencereleri üzerinde talik yazı ile bir takım yazılar vardır. Bunlardan birisinde “Kişinin namazda üşenmesi inanç zayıflığındandır” yazısı bulunmaktadır. Caminin mihrabı mermerdendir. Minare iri kesme taştan yapılmış olup, tek şerefelidir.
Kasımpaşa Camisi (Merkez)
Erzurum Gürcü Kapı ile Tahtacılar Caddesi arasında bulunan Kasımpaşa Camisi’ni kitabesinden öğrenildiğine göre; Erzurum Valisi Cerrah Kasımpaşa 1667 yılında yaptırmıştır.
Mimari yönden özelliğini yitirmiş olan bu cami dikdörtgen planlı olup, üzeri düz bir damla örtülüdür. Son cemaat yeri de dört ağaç sütunun taşıdığı bir çatı ile örtülüdür. Kesme taş kaideli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır.
Kurşunlu (Feyziye Cami) Cami (Merkez)
Erzurum Feyzullah Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesinden öğrenildiğine göre; Şeyhülislâm Feyzullah Efendi tarafından 1700-1701 tarihinde yaptırılmıştır. Kubbesinin üzeri kurşunla kaplı olduğundan ötürü de Kurşunlu Cami ismi verilmiştir. Ayrıca Feyziye veya Şeyhülislâm Camisi isimleri ile de tanınmaktadır.
Cami kesme taştan, kare planlı olarak yapılmıştır. Üzeri sekiz kasnak üzerine oturan bir kubbe ile örtülmüştür. Son cemaat yeri dört taş sütunun üzerine oturan üç kubbeli bir mekandır. Giriş kapısının üzerinde dört satırlı talik yazılı kitabesi bulunmaktadır. Mihrap taştan olup, mukarnaslıdır. Ahşap minberi Türk ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden biridir. Son cemaat yerinin sağ tarafında bulunan minaresi sekiz sıra kırmızı taş şeritlerle hareketlendirilmiştir.
Caminin yanında Kurşunlu Medresesi bulunmaktadır. Caminin banisi olan Feyzullah Efendi İstanbul’da Fatih Millet Kütüphanesi’nin bulunduğu Feyzullah Efendi Medresesini de yaptırmıştır.
Şeyhler Camisi (Merkez)
Erzurum Şeyhler Mahallesi’nde bulunan Şeyhler Camisi Erzurum Müftüsü Habip Mehmet tarafından 1767 yılında yaptırılmış, 1950 yılında da onarılmıştır.
Cami kesme taştan, kare planlı olarak yapılmış, üzerini sekizgen kasnağa oturan bir kubbe örtmüştür. Bu kubbeye geçiş içeriden tromplarla sağlanmıştır. İbadet mekanı alt sırada sekiz, ikinci sırada üç ve kubbe kasnağında da üç pencere ile aydınlatılmıştır. Son cemaat yeri Erzurum’un Kamber Taşından dört sütuna dayanan üç küçük kubbe ile örtülüdür. Bu kubbeler dışarıdan konik bir çatı ile gizlenmiştir. Giriş kapısının iki yanında üzerleri bezemeli iki gömme sütun bulunmaktadır. Mihrap taştan olup, mukarnaslı olarak sonuçlanmaktadır. Bunun yanında da gömme sütunlar vardır. Buna benzer motiflerle bezeli iki sütun da kapının yanında bulunmaktadır.
Caminin sağında tek şerefeli minaresi bulunmakta olup, bunun üzerine de bir güneş saati yerleştirilmiştir.
Esat Paşa Camisi (Merkez)
Erzurum Kalesi ile saat Kulesi arasında bulunan Esat Paşa Camisi şehre hakim yüksek bir tepe üzerindedir. Caminin orijinal kitabesi günümüze ulaşamadığından ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Şair Cazim’in beş satırlık yazmış olduğu kitabesinden Erzurum Valisi Zarif Mustafa Paşa tarafından 1852’de onarıldığı öğrenilmiştir.
Caminin yapımında İstanbul’daki Nuru Osmaniye Camisi örnek alınmıştır. Cami dikdörtgene yakın kare planlı olup önünde altı ağaç sütunun taşıdığı çatılı bir son cemaat yeri vardır.İbadet mekanı da toprak damla örtülüdür. Mihrap ve minberin özelliği bulunmamaktadır.
Caminin yanındaki minaresi yerel kırmızı taştan yapılmıştır.Taş kaide üzerine tek şerefelidir. Bu minarenin Erzurum minareleri arasında en yüksek olanı olduğu söylenmektedir.
Caminin yanında Nakşibendi Şeyhi Osman Efendi’nin l866 tarihli türbesi bulunmaktadır.
Cennetzâde Camisi (Merkez)
Erzurum, Aşağı Yonca Mahallesinde bulunan bu camiyi Erzurumlu İsmail Efendi l785-l786 yılında yaptırmıştır.
Cami kesme taştan kare planlı ve tek kubbelidir. Kubbe dıştan oldukça yüksek iki katlı bir kasnak üzerine oturmuştur. Üzerindeki ilavelerle hafif sivri konik bir görünümdedir. Son cemaat yeri dört taş sütunun taşıdığı üç kubbeli bölüm halindedir. Caminin içerisinin mimari yönden bir özelliği görülmemektedir. Yanındaki minaresi taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli, tuğladan ve tek şerefelidir.
Topal Çavuş Camisi (Aşkale)
Erzurum Aşkale ilçesinde, Topal Çavuş Köyünde bulunan bu caminin kitabesinden öğrenildiğine göre Ali Ağa oğlu Hacı Halil tarafından 1589-1590 tarihinde yaptırılmıştır. Cami ile birlikte yapılan medrese ve hamam günümüze gelememiştir. Yalnızca güneyinde kubbeli bir türbe bulunuyorsa da bu türbenin kime ait olduğu anlaşılamamıştır.
Kare planlı caminin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür.Yapılan onarımlar nedeniyle özgün konumundan uzaklaşmıştır. Ayrıca XIX.yüzyılın sonlarında önüne bir de son cemaat yeri eklenmiştir. Kare kaideli tuğla minaresi olan cami içerisinde bezeme unsurlarına rastlanmamaktadır.
Ulu Cami ((Hınıs)
Erzurum, Hınıs ilçesi Bahçe Mahallesi’nde bulunan Ulu Cami vakıf kayıtlarına göre Muş Beylerinden Alaeddin Bey tarafından 1734’de yapılmıştır.
Cami kare planlıdır. İbadet mekanının üzerini dört sütunun taşıdığı pandantifli bir kubbe örtmektedir. Bu kubbe sekizgen bir kasnak üzerinde olup dıştan piramidal bir külah ile örtülüdür. Bunun dışında kalan bölümler ise içeriden basık kubbe, dıştan da toprak damla örtülüdür. Caminin son cemaat yeri bulunmamaktadır. Mihrap bordürlerle çevrilidir ve içerisi bitkisel motiflerle bezenmiştir. Taş kaideli minare silidir gövdeli olup iki renkli taşlardan yapılmıştır.
Caminin yanındaki medreseden günümüze herhangi bir kalıntı gelememiştir.
Kale Mescidi (İspir)
Erzurum, İspir Kalesi’nin iç kale bölümünde yer alan mescidin yapım tarihi bilinmemektedir. Kaynaklarda da bununla ilgili bir bilgiye rastlanamamıştır. Bununla beraber kale ile beraber XIII.yüzyılda yapıldığın sanılmaktadır.
Mimari yapısı itibariyle Erzurum Kale Camisi’ne benzeyen bu cami kare planlı olup üzeri piramidal bir külah ile örtülüdür. Cami içerisinde, mihrapta ve girişteki mukarnas bezemeler dikkati çekmektedir.
Çarşı Camisi (Tuğrul Şah Camisi) (İspir)
Erzurum İspir ilçesinde Çarşı içerisinde olan bu camiyi Emir Atabey Erdemşah, Tuğrul şah adına l200-1225 yılında yaptırmıştır.
Cami dikdörtgen planlı olup üzeri dört ağaç sütunun taşıdığı toprak bir damla örtülüdür. Mihrabı dışa taşkın olup mukarnas bezemelidir. Ahşap minberi dönemini yansıtan ilginç yapısı vardır. Kare kaideli tuğla gövdeli minaresi tek şerefelidir. Ayrıca tunç kapıları orijinal olup caminin en ilginç bölümüdür.
Narmanlı Camisi (Narman)
Erzurum Narman ilçesinde bulunan Narmanlı Camisi kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan I.Mahmut döneminde Narmanlı Yusuf Efendi tarafından 1738 yılında yaptırılmıştır.
Cami kare planlı olup, üzeri trompların yardımı ile merkezi bir kubbeyle örtülmüştür. Caminin önünde altı yuvarlak taş sütunun taşıdığı beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Cami içerisinde mimari yönden dikkati çeken herhangi bir özellik bulunmamaktadır.
Arslan Paşa Camisi (Oltu)
Erzurum Oltu ilçesi merkezinde, Oltu çarşısının kenarında bulunan camiyi kitabesinden öğrenildiğine göre Arslan Paşa 1664-1665 yıllarında yaptırmıştır.
Arslan Paşa Camisi kesme taştan kare planlı bir yapıdır. Ana mekanının üzeri içten kubbe dıştan piramidal bir çatı ile örtülüdür. Son cemaat yeri dört taş sütuna oturan üç küçük kubbe ile örtülüdür.Giriş kapısı sivri kemerli olup mukarnas dizileri ile son bulmaktadır Ayrıca kapının .Etrafı geometrik motiflerle çevrilidir.Kesme taş kaideli minaresi yuvarlak gövdelidir.
Sıvaslı Camisi (Pasinler)
Erzurum, Pasinler ilçesindeki Sıvaslı Camisi’ni kitabesinden Sıvaslı İbrahim Efendi tarafından l388 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir.
Dikdörtgen planlı moloz taştan yapılan caminin üzeri toprak damla örtülüdür. Mimari yönden özelliği değişik dönemlerde yapılan onarımlarla kaybedilmiştir. Cami içerisinde mimari özelliği olan yalnızca ahşap minberidir. Yanındaki minaresi kesme taş kaideli olup yuvarlak tuğla gövdeli ve tek şerefelidir.
Süleyman Han Camisi (Pasinler)
Erzurum Pasinler ilçesindeki Pasinler Kalesi Kanuni Sultan Süleyman zamanında onarılırken bu camide yapılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. XVI.yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilen cami kesme taştan yapılmış olup günümüze kalıntıları gelebilmiştir. Bu yüzden de planı ve mimari üslubu öğrenilememiştir.
Ulu Cami (Pasinler)
Erzurum Pasinler ilçesindeki Ulu Camiyi Sancak Beyi Kasım bey 1554’de yaptırmıştır.
Cami l835 yılında onarılmış, bu nedenle orijinal üslubundan uzaklaşmıştır.
Cami dikdörtgen planlı olup içerisindeki ahşap sütunlarla ile iki sahna ayrılmıştır. Yapımında moloz taş kullanılmıştır.Üzeri toprak damla örtülüdür. Mihrap nişi bitkisel
motiflerle bezelidir.Yanındaki taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.
Bardız Camisi (Şenkaya)
Erzurum, Şenkaya ilçesindeki Bardız Kalesinin yanında bulunmaktadır. Bardız Kalesi XII.yüzyılın ortalarında Saltuklu Meliki İzzeddin zamanında yapılmıştır. Bu caminin de aynı dönemde yapıldığı sanılmışsa da bazı belgelere göre Mimar Sertzade Molla Ahmet Ali’nin 1748’de yaptırdığı anlaşılmıştır.
Cami kesme taştan kare planlı ve tek kubbelidir. Günümüze son cemaat yeri gelememiştir. Ancak duvarlarındaki uzantı ve izlerden son cemaat yerinin bulunduğu anlaşılmıştır. Giriş kapısı sivri kemerlidir ve iki yanında da birer niş bulunmaktadır. İbadet mekanını üzerini örten kubbe trompludur. Dıştan sekizgen bir kasnak üzerine kubbe oturtulmuştur. Mihrap mukarnaslı ve geometrik süslemelidir. Ayrıca ibadet mekanını aydınlatan pencereler üzerinde sülüs yazı ile halifelerin isimleri yazılıdır. Minaresi kesme taş kaide üzerine tuğladan tek şerefeli ve yuvarlak gövdelidir.
|
Gümüşlü Kümbet (Merkez)
Erzurum’un doğusunda Kars Kapısı dışındaki meydanda bulunan Gümüşlü Kümbet XIII.yüzyılda Gıyaseddin Gazi adına yaptırılmıştır. Kümbetin üst örtüsü gümüş ile kaplı oluşundan ötürü Gümüşlü Kümbet ismi ile tanınmıştır. Buradaki gümüşlerin l877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Ruslar tarafından sökülerek götürüldüğü söylenmektedir.
Erzurum’daki diğer kümbetlere benzeyen bu kümbet kesme taştan yapılmış, 7.95x7.95 m. ölçüsünde kare kaide üzerinde yuvarlak gövdeli olup üzeri konik taş bir kubbe ile örtülmüştür. Kare kaidelerin köşeleri kırılarak profilli bir su basma kornişinden sonra 12 köşeli gövdeye geçilmektedir. Gövdesi sivri kemerlerle birbirine bağlanan ikişer yarım sütunlarla bölümlere ayrılmıştır. Bu bölümlerin üzerlerine şeritler halinde beyaz kalker taşından zikzaklar yapılmıştır. Kubbenin altında kırmızı renkli bir kuşak çepeçevre kubbe içerisini kuşatmaktadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabe savaş sırasında atılan kurşunlarla okunamayacak duruma gelmiştir. Kümbet içerisindeki sandukalar günümüze gelememiştir.
Cimcime Sultan Kümbeti (Merkez)
Erzurum, Cumhuriyet Caddesi’nde, Ulu Cami’nin kuzeyinde bulunan Cimcime Sultan Kümbeti’nin XIV.yüzyılın başlarında yapıldığı sanılmaktadır. Türbenin büyük bir kısmı yol seviyesinin yükselmesinden ötürü toprak altında kalmıştır.
Kümbet Erzurum’un yöresel Sivişli (Keverk) taşından yapılmış olup silindirik gövdeli taş konik külahlıdır. Kümbetin gövdesi birbirine bağlanmış yuvarlak kemerli sütunlarla bir revak konumuna getirilmiştir. Konik külahın altında dışa taşkın bir silmesi bulunmaktadır. Türbenin su basmanının yukarısındaki gövde, birbirine paralel, kalın çift kabartma çubuklarla daire şeklinde kemerler oluşturmuştur. Böylece dıştan 12 köşeli olmamasına rağmen böyle bir gövde görünümü vermektedir.
Karanlık Kümbet (Merkez)
Erzurum Derviş Ağa Mahallesi, Tahtacılar Caddesi’nde, Derviş Ağa Camisi karşısında bulunan Karanlık Kümbeti İlhanlı Emirlerinden Tuğbay Vecihiddin’in oğlu Emir Sadreddin Türkbeğ l308’de yaptırmıştır.
Kümbet kare kaide üzerinde on iki cepheli silindirik bir gövde üzerindedir. Yöresel Sivişli (Keverk) taştan yapılmış olan kümbetin üzeri içten yuvarlak, dıştan konik bir külah ile örtülmüştür. Gövde yalancı sivri kemerler ve kabartmalarla bezenmiştir.
Giriş kapısı üzerinde 30x0.50 m. ölçüsünde beyaz köfeki taşından Arapça kufi yazı ile Allah ve Muhammet isimleri üç satır halinde yazılmıştır.Güneydeki pencere üstündeki kırmızı mermer üzerine sülüs yazı ile üç satırlık bir kitabe yerleştirilmiştir. Erzurum’un işgali sırasında, l308 tarihli bu kitabe Rusların atmış olduğu kurşunlarla bozulmuşlardır. Kitabede; “Bu kubbenin yapılmasını 708 senesinde (1308) Büyük Emir Vecihiddin ‘ın oğlu Sadreddin Turkbay emretti” yazılıdır.
Kümbetin üzerini örten 4.80 m çapındaki kubbe içten yuvarlak olup saçak altı kırmızı taştan bir kuşak ile çevrilmiştir. İçerideki iki sandukanın üzerinde kitabe bulunmadığından kime ait oldukları da belli değildir.
Rabia Hatun Kümbeti (Merkez)
Erzurum Hasan Basri Mahallesi’ndeki Rabia Hatun Kümbet’nin XV.yüzyılın başında yapıldığı sanılmaktadır.
Kümbet kare kaide üzerinde yuvarlak gövdelidir. Kaide ile gövdenin birleştiği yerde bitkisel bezemeler görülmektedir. Bu bezemeler Kayseri Döner Kümbet ile benzerlik göstermektedir. Günümüze yıkık durumda gelebilen kümbetin konik bir külah ile örtülü olduğu sanılmaktadır.
Mehdi Abbas Kümbeti (Merkez)
Erzurum Sultan Melik Mahallesi’nde bulunan Mehdi Abbas Kümbeti Emir Şeyh Camisi’nin güneyindedir. Kümbetin kitabesi günümüze ulaşamamakla beraber üzerindeki kitabesinden XIV-XVI.yüzyılda yapıldığı mimari üslubundan anlaşılmaktadır.
Kümbet dıştan on altı, içeriden sekiz köşeli plan düzenindedir. Duvarları yöresel Sivişli taşından yapılmıştır. İçerisinde yuvarlak kemerli bir mihrabı bulunmaktadır.
Ferruh Hatun Kümbeti (Pasinler)
Erzurum, Pasinler ilçesinde Miyadin Köyü mezarlığında bulunan Ferruh Hatun Kümbeti
kitabesinden öğrenildiğine göre Ali Gazi’nin kızı Ferruh Hatun için 1324’de yaptırılmıştır.
Kümbet silindirik kaideli sekizgen gövdelidir. Üzeri konik bir külah ile örtülmüştür. Gövdesinin üzeri yuvarlak sağır kemerlerle bölümlere ayrılmıştır. İçerideki mihrap mukarnas dolguludur.
Gülperi Hatun Kümbeti (Pasinler)
Erzurum Pasinler ilçesine l0 km. uzaklıkta tarlalar içerisinde bulunan Gülperi Hatun Kümbeti’nin XIV-XV.yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Kitabesi günümüze ulaşamamıştır.
Kümbet sekizgen gövdelidir. Günümüze çok harap bir durumda gelmiştir. Üst örtüsünün içten yuvarlak, dıştan da konuk bir çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır.
Evreni Kümbeti (Aşkale)
Erzurum Aşkale ilçesi Evreni Köyü yakınında bir tepe üzerinde bulunan Evreni Kümbetinin kitabesi bulunmamaktadır. Bu nedenle de kümbetin ne zaman yapıldığı ve içerisinde gömülü olan kişinin kimliği konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Yapı üslubundan XIV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Düzgün kesme taştan yapılan kümbet, sekizgen planlı olup, üzeri konik bir külah ile örtülmüştür. Günümüzde kümbetin kuzey kısmı yıkılmış, diğer kısımları ise harap bir durumdadır.
Mısri Zinnun Kümbeti (Oltu)
Erzurum Oltu ilçesinde bulunan Mısri Zinnun Kümbeti, kitabesinden öğrenildiğine göre h.624 (1226) tarihinde yapılmıştır. Kümbet içerisinde gömülü olan Mısri Zinnun hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Türbe yöreye özgü kırmızıya yakın ve bej renkteki taştan yapılmıştır. Yuvarlak planlı bir yapı olup konik bir örtü ile üzeri örtülmüştür.
Ane Hatun Türbesi (Merkez)
Erzurum, Murat Paşa Mahallesi’nde Murat Paşa Camisi karşısında, mezarlık içerisinde Ane Hatun Türbesi bulunmaktadır.
Ane Hatun Maray Han’ın kızıdır. Bu türbe l649’da yapılmıştır. Türbenin üzeri sivri kemerlerle birbirine bağlanan dört sütunun taşıdığı bir kubbe ile örtülmüştür.
Mahmut Paşa Türbesi (Merkez)
Erzurum’un doğusunda Tepe Mezarlığının doğusunda bulunan Mahmut Paşa Türbesini Mahmut Paşa’nın oğlu l794 yılında yaptırmıştır.Türbenin güney yüzünde l794 tarihli kitabesi bulunmaktadır.
Mimari yönden Ane Hatun Türbesine benzeyen bu türbe kırmızı taştan yapılmış, üzerini de kesme taştan bir kubbe örtmüştür. Türbe içerisinde Doğu Bayezıd Emini Abdülfettah ile oğlu Bayezıd Mutasarrıfı Mahmut Paşa’nın mezarları bulunmaktadır.
Rabia Hatun Türbesi (Merkez)
Erzurum , Hasan Basri Mahallesi’nde bulunan Rabia Hatun Türbesi İlhanlı Döneminden, XII.yüzyıldan kalmıştır. Bu türbenin kime ait olduğu ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Yalnızca halk buraya Rabia Hatun ismini yakıştırmıştır.
Türbe kesme taştan yapılmış olup üzerini örten konik kubbesi yıkılmıştır. Türbe içerisinde üzerinde yazıt olmayan bir mezar bulunmaktadır.
Cemaleddin Hoca Yakut Türbesi (Merkez)
Cemaleddin Hoca Yakut'un medresesinin kuzeybatı köşesinde bulunan türbe, yuvarlak gövdeli ve konik külahlıdır. Türbenin gövde çapı 4.65, duvarları da 0.95 m. kalınlığındadır. Türbenin üzerinde düz lentolu iki pencere bulunmaktadır. Külah kısmının altı gövdeden bir döşeme ile ayrılmış olup, nöbetçi kulübesini andırmaktadır.
Türbenin altındaki mumyalık kısmının üzerinde bulunan zemindeki sandukada kitabe bulunmamaktadır.
Abdurrahman Gazi Türbesi (Merkez)
Erzurum’un 2.5 km. güney doğusunda Eğerli Dağı (Sığve) yamacında, Abdurrahman Gazi Camisi’nin (Hacı Ahmet İzzet Paşa Camisi) yanındadır. Hz.Muhammed’in Eshabından olan Abdurrahman Gazi adına bu türbeyi Erzurum Valisi Yusuf Ziya Paşa’nın eşi Ayşe Hanım 1796 yılında yaptırmıştır.
Türbeye yanındaki Abdurrahman Gazi Camisi’nden girilmektedir. Türbenin giriş kapısı üzerindeki l796 tarihli kitabeyi Hattat Salim yazmıştır. Türbe içerisinde 4.85 m. boyunda Abdurrahman Gazi’nin makamı bulunmaktadır.
Alaettin Ali Türbesi (Pasinler)
Erzurum’un 21 km. kuzey doğusunda, Ovaköy (Ezirmik) Köyü’nün yakınındadır. Türbenin Selçuklu döneminden günümüze geldiği sanılmaktadır. Türbe üzerindeki kitabede l287 tarihi yazılıdır.
Günümüze yıkık bir durumda gelen türbenin yalnızca duvar kalıntıları gelebilmiştir. Türbe içerisinde yedi mezar bulunmaktadır. Bunlardan biri Selçuklu Beyi Alaettin Ali’ye (l287) ait olduğu sülüs yazılı kitabesinden anlaşılmaktadır. Diğer mezar taşlarından birisi de aynı aileden Necmettin kızı Oktayo Hatun’a (1271) aittir.
Ali Baba Türbesi (Narman)
Erzurum, Narmanlı Mahallesinde bulunan Ali Baba Türbesi XV.yüzyılda yapılmıştır. Günümüze harap bir halde gelen türbenin mimari üslubu ve planı kesinlik kazanamamıştır. Temel kalıntılarına göre sekizgen planlı ve kesme taştan olduğu anlaşılmaktadır.
Ferruh Hatun Türbesi (Pasinler-Hasankale)
Erzurum, Hasankale ilçesinin 9 km. güneyinde, Ardıçlı (Miyadin) Köyü’nde bulunan Ferruh Hatun Türbesi Ali Gazi tarafından 1324 yılında yaptırılmıştır. Ferruh Hatun ve Ali Gazi ile ilgili olarak kaynaklarda bir bilgiye rastlanmamıştır.
Türbenin giriş kapısı üzerinde 1324 tarihli Arapça bir kitabesi bulunmaktadır. Türbe kesme taştan yapılmıştır. Sekiz cepheli olan türbenin üzeri sivri bir kubbe ile örtülüdür. Cephelerde üç penceresi bulunmaktadır. İçten 3.40 m. çapında olan türbenin l.60m. yüksekliğinde bir de mihrabı vardır.
Türbe içerisinde yalnızca bir sanduka bulunmaktadır.
Ethem Baba Türbesi (Narman)
Erzurum Narman ilçe merkezinde bulunan Ulu Cami’nin yanında bulunan Ethem Baba Türbesi 1995 yılında restore edilerek bugünkü durumuna gelmiştir. Bu türbe birkaç kez yol açma çalışmaları sırasında yıkılmak istenmişse de ilçe halkının itirazı sonucu yol, türbenin iki yanında açılmıştır. Mimari yönden bir özelliği bulunmayan bu türbenin halk arasında Ethem Baba’nın kişiliği ile önemlidir.
Ethem Baba’nın asıl ismi İbrahim olup, 1836 yılında Erzurum’da dünyaya gelmiş, Şeyh Muhammed Nesibi’nin oğludur. İbrahim Ethem medrese eğitimi görmüş, söylentiye göre rüyalarında sürekli olarak Hz.Muhammed ve Hz. Ali’yi görmüş, icazet alması için Sivas’a gidip, Şemsi Ruzî’den ders alması istenmiştir. Bunun üzerine Sivas’a giderek Şemsi Suzî’den ders görmüş ve icazet almıştır.
İbrahim Ethem’in çok sayıda kitap ve beyitleri olmasına rağmen Birinci Dünya Savaşı sırasında yakılarak imha edilmiştir. 1916 yılında Narman’da ölmüş ve orada gömülmüştür. Üzerine de sonradan bugünkü türbesi yapılmıştır.
Yuvarlak kemerli, kesme taş duvarlı türbe, kare planlı, kırma çatılıdır.
Erzurum’un ova kesimlerinde tektonik kökenli havzalar bulunmaktadır. Bu nedenle de yörede yer yer sıcak su kaynakları ve kükürtlü kaplıcalar bulunmaktadır. Bunlardan Pasinler, Ilıca ve Köprüköy Kaplıcaları Türkiye genelinde ün kazanmışlardır.
Pasinler Kaplıcaları (Pasinler-Hasankale)
Erzurum Pasinler ilçesindeki Pasinler Kaplıcası 205 metreden doğal çıkışlı olup, 15 lt/Sn. akım değerine sahiptir. Bu kaplıcanın suyundan romatizma, sinir ve kas yorgunluğu, çeşitli sinirsel hastalıklar, eklem ve kireçlenme tedavisinde yararlanılmaktadır. Kaplıca suyu 39-45 C. Arasında değişmekte olup, bikarbonatlı, klorürlü, sodyumlu, karbondioksitli ve kısmen de radyoaktif bileşimlidir.
Pasinler Kalesinin güneyinde Hasankale Çayının iki yanında birbirlerinden yaklaşık 50 m. uzaklıkta yan yana iki ılıca bulunmaktadır. Bunlardan güneyindekine "Büyük Çermik" kuzeydekine "Küçük Çermik" denilmektedir. Büyük Çermik Kitabesine göre; 1565 yılında Dulkadiroğullarından Şah Bey tarafından yaptırılmıştır. Buradaki yapının içinde şifalı soğuk su kaynağı bulunmakta olup, üzeri 14.50 m çapında bir kubbeyle örtülüdür. Sultan I.Murad tarafından 1749 yılında onarılmış ve bazı eklemeler yapılmıştır. Büyük Çermik' in 50 m. kadar kuzeyinde olan Küçük Çermik Hasankale Çayı’nın karşı kıyısındadır. Bu çermiğin ortasındaki 1.5 m. derinlikteki havuzu ve üzerini örten 8 m. ölçüsünde kubbeli bir mekân bulunmaktadır. Küçük Çermik' i Şah Bey' in kardeşi Mirza Ali’nin yaptırdığı söylenmektedir.
Ilıca Kaplıcası (Ilıca)
Erzurum’a 18 km. uzaklıktaki Ilıca Kaplıcalarının suyu 39.4 C. toplam sertlik: 38 frans, Kalaviyet: 32.3, görünüş berrak, renk hafif sarı, koku yok, tortu az, Sodyum İyonu: 112 Mg./Lt., Magnezyum İyonu: 47.4 Mg./Lt., Demir ve Alüminyum: 3.6 Mg./Lt., Klor İyonu: 1403.3 Mg./Lt., Hidrokarbon: 1970.3 Mg./Lt., Akım değeri: 6 Lt/Sn. Bu kaplıcaların suları; mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi, beslenme bozuklukları ve romatizma hastalıklarına olumlu etki etmektedir.
Selçuklular tarafından yaptırılan kaplıca, 1965 yılında İller Bankası tararından tekrar inşa edilmiş, banyo kısımları ve havuz önlerine hamam eklenmiştir.
Köprüköy (Deli Çermik) Kaplıcaları (Köprüköy)
Erzurum Köprüköy ilçesindeki Köprüköy Kaplıcası ilçeye 58 km. uzaklıktadır. Bu kaplıcanın suyu 26 C. olup, bikarbonatlı, sodyumlu, kalsiyumlu, karbondioksitli, demirli ve bromürlü bir bileşime sahiptir. Suyun Ph değeri 6.12’dir. Akım değeri ise 101 lt/sn’dir.
Kaplıcanın suyu sindirim sistemi, böbrek ve idrar yolları, kan dolaşımı ve kalp hastalıkları, metabolizma bozuklukları ve romatizmal rahatsızlıkların tedavisinde yararlanılmaktadır.
Bunların dışında Erzurum’da Soğuk Çermik, Uzunahmet Çermiği, Başpınar Çermiği, Kızıl Çermik, Köprüköy yakınında Deli Çermik ve Çamuru bulunmaktadır. Bu çermikler romatizma, kadın hastalıkları ve deri, siyatik ve felç gibi hastalıklara iyi gelmektedir.
|
Erzurum Turkey
|
|
XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu siyasi ve askeri alanda büyük güçlükler ile karşılaşmıştır. Osmanlıların bu durumundan yararlanmak isteyen Ruslar Osmanlı İmparatorluğuna savaş açmışlardır.Bu nedenle de Osmanlılar savunma amaçlı olarak Erzurum’un doğusunda ve çevresinde savunma amaçlı tabyalar yapmışlardır. Bu tabyaların büyük bir kısmı Erzurum, Kars, Ardahan’da bulunuyordu. Bu dönemlerde topun tahrip gücünün artması ve menzilinin uzunluğundan ötürü kale ve surlar önemini yitirmiş, yerini tabyalar almıştı. Bu nedenle de Erzurum şehrinin çevresi “ToprakTabya” denilen bir nevi surlarla çevrilmiştir. Öncelikle Erzurum çevresinde bu Toprak Tabyalar yapılmış ardından da bunu diğerleri izlemiştir. Bunlar Erzurum’a kuzeyden ve güneyden gelecek Rus saldırılarını önlemek amacıyla yapılmışlardır.
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Erzurum’un etrafındaki toprak tabyaların yetersiz kalmasından ötürü yeni tabyaların yapılmasına lüzum görülmüştür. Öncelikle şehre doğudan ve kuzeyden gelen yolları kontrol altında tutabilmek için Sultan Abdülmecit zamanında Zarif Mustafa Paşa’nın kontrolünde l852’de Topdağı’nda Mustafa Paşa’nın ismini taşıyan bir tabya yapılmıştır. Ancak topların daha da gelişmesinden ötürü Toprak Tabya’nın yanı sıra Topdağı’na I, II, III numaralı Aziziye Tabyaları ile onların güneybatısına Kiremitlik Tepelerine 1867-l872 yıllarında Büyük ve Küçük Kiremitlik Tabyaları yapılmıştır. Bu tabyalar Fosfor Mustafa Paşa’nın düzenlediği bir plan içerisinde yapılmış olup şehre uzaklığı da 4-5 km idi. Bu tabyaların yapımı sırasında da Kars yolu üzerinde yeni bir tabya daha onlara eklenmiştir. Erzurumluların da maddi ve işgücü katılımlarıyla yapılan bu tabyalara da “Ahali Tabyası” ismi verilmiştir.
Osmanlı Tarihine 93 Harbi olarak geçen l877-l878 Osmanlı-Rus savaşında bu tabyaların büyük faydası olmuştur. Osmanlılar bu tabyaların yardımıyla Rusların ilerlemesini durdurabilmişlerdir. Sultan II.Abdülhamit zamanında da olası bir Rus hücumuna karşılık şehri daha uzak noktalardan koruyabilmek için yeni tabyaların da bunlara eklenmesine karar verilmiştir. Bunun için de Erzurum’a 8-25 km uzaklıklarda Oltu-Tortum yolunu kontrol eden Tafta ve Karagöbek; doğuda Çobandede, Dolangez, İlave, Uzunahmet, Küçük Höyük, Büyük Höyük tabyaları birinci savunma hattı olarak yapılmıştır. Bunların ardından ikinci hat olarak Sivisli, Ağzı Açık, Toparlak, Gez tabyaları yapılmıştır. Güney yönünde de Küçük Palandöken ve Büyük Palandöken tabyaları yapılmıştır. Bu tabyalar on dört adet olup, 30x40 ve 225x90 m. gibi ölçülerde değişen savunma tesisleridir.
Doğudaki Mecidiye ve Aziziye Tabyaları 93 Harbinin (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) cereyan ettiği alandır. 21 adet tabyanın hepsi kesme taşla inşa edilmişlerdir. Süslemeleri yoktur. Büyük boyutlu yapılardır. Bunlardan Büyük ve Küçük Palandöken Tabyaları, yaklaşık 3000 m. rakımda inşa edilmiştir.
Bu tabyalar mimari yönden estetik ve yapı üslubu olarak üzerlerinde özenle durulmamıştır. Burada daha çok sağlamlık ve kullanım esasları ön plana alınmıştır. Palanlarında ve araziye yerleşiminde daha çok bulundukları yerlerin konumu, genişliği kontrol altında tutacakları yerler ön planda tutulmuştur. Bu yönden ikisi dışında tabyalar birbirlerine benzemezler. Bu konuda bir araştırma yapan Prof.Dr.Haşim Karpuz tabyaları “Hilal Tabya” ve “Yay Tabya” olarak iki ayrı guruba ayırmıştır.
Sivri bir tepe üzerinde yapılmış olan tabyalar daha toplu ve daire şeklindedirler. Bunun yanı sıra daha yayvan ve daha az sarp olan tepe ve sırtlarda yapılanlar yay şeklinde yapılmışlardır. Bu tabyalar yan yana odalardan meydana gelmiş, üzerleri kalın bir toprak tabakasıyla örtülmüştür. Düşmanın geleceği yönün aksi tarafında da askerlerin toplantı avluları vardı ve ayrıca depo, revir gibi yapılara da burada yer verilmiştir.
Tabyaların en geniş bölümünde Kışla odaları bulunmaktadır. Bunlar birbirleriyle bağlantılı dikdörtgen odalardan oluşmaktadır. Odaların genişlikleri 3.00-4.00 m. olup derinlikleri 6.00-l4.50 m.dir. Çoğunlukla tek katlı olan kışla odalarının bazıları yer kazanmak amacıyla ahşap kalaslarla ikiye bölünmüş ve iki katlı duruma getirilmişlerdir. Bunlardan Büyük Kiremitlik Tabyası iyi bir durumda günümüze gelerek iki katlı kışlalara bir örnektir. Bu tabyalar saldıran güçlere yönelik taraflarda 5.00-10.00 m. kalınlığında bir toprak yığını ile takviye edilmiştir. Alttan ve üstten kalın toprak tabakaları ile örtülü olan bu tabyaların karşı taraftan seçilmeleri de hemen hemen imkansızdır. Aynı zamanda da topçu ateşinin etkisinden uzak kalmaktadır.
Bu tabyaların biraz dışında da karargah olarak kullanılan korunaklı binalar da bulunmaktadır. Bu karargah binaları da yan yana odalar ile fırın, mutfak ve hamamdan meydana geliyordu. Tabyaların yan taraflarında daha yüksek olarak top mevzileri ele onların yanında topçu odaları da bulunuyordu. Bunlara tabyaların yanlarındaki merdivenlerle çıkılıyordu. Bu topçu odaları gizli bir merdivenle koğuşlara bağlanmıştı. l877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından sonra yapılan tabyalara bir de pusu odaları yerleştirilmiştir. Bunlar “L”, “U”, ”T” şeklinde yapılmış çokgen veya dikdörtgen mekanlardır. Bunların hendeğe yönelik kısımlarına mazgallar yerleştirilmiştir. Bu odalar hendeği kontrol altında tuttuğu gibi hücuma geçen karşı tarafı pusu kurarak hafif silahlarla gelenleri topçu bataryalarından uzak tutuyorlardı. Bunların yapılışında fark edilmemek esas olmuştur.
Erzurum’un 10 km. kuzeydoğusunda,Top Dağındaki Aziziye Tabyası önüne l877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı anısına l952 yılında Aziziye Şehitleri anıtı dikilmiştir. 1877-1878 Savaşında Müşir Katırcıoğlu Ahmet Mutar Paşa Doğu Beyazıt’dan Batum’a kadar uzanan cepheyi tutmuştu. Erzurum’u ele geçirmeyi hedefleyen Ruslar tabyaları baskınla ele geçirmeyi planlar ve bunun içinde Türk dilini konuşan Ermenilerin yardımıyla 9 Kasım l877’de Aziziye Tabyasını aldırıp nöbetçileri şehit ederler. Bu haber Erzurum’da duyulunca Erzurumlular kadın erkek ellerine ne geçirdilerse Aziziye Tabyasına koşarlar. O sırada henüz yirmi yaşında olan Nene Hatun’da kundaktaki kızı ve ondan biraz büyük oğlunu bırakarak et satırı ile cepheye koşmuştur. O sırada cepheden ağır yaralı gelen kardeşi şehit olmuş, eşi ise cephede savaşmaktadır. Nene Hatun’u gören diğer Erzurumlular da onun peşinden gitmiş ve Aziziye Tabyası kurtarılmıştır. Böylece Nene Hatun’da Erzurumlular için bir sembol olmuştur. Bu anıtın arkasında da bu savaşta savaşan, l857’de Erzurum’da doğan ve 22 Mayıs l955’de ölen Nene Hatun Aziziye Anıtının arkasına gömülmüştür.
|
Rüstem Paşa Kervansarayı (Taş han) (Merkez)
Erzurum, Fevziye Mahallesi’nde, Menderes Caddesinde, Pervizoğlu Camisi ile Boyahane Hamamı arasında bulunan Rüstem Paşa Kervansarayını Kanuni Sultan Süleyman’ın Sadrazamı Rüstem Paşa l544-1561 arasında yaptırmıştır. Erzurum’un işlek kervan yolları üzerinde bulunmasına rağmen şehirde nedense kervansaray yapılmamıştır, Osmanlı döneminde yapılan hanların başında Rüstem Paşa Hanı gelmektedir. Bu yapı kaynaklara kervansaray veya bedesten olarak geçmiş olmasına karşılık mimari yapısı ve özellikleri han olarak yapıldığını göstermektedir.
Rüstem Paşa Kervansarayının mimari yönden ilgin çekici bir plan düzeni ve yapısı vardır. Burada dikdörtgen bir avlu çevresinde, kesme taştan yapılmış revakların arkasına sıralanmış odalardan oluşan iki katlı bir yapıdır. Doğu ve batı yönünde sivri kemerli ve tonozlu iki kapıdan girilen avlunun çevresinde 32 hücre bulunmaktadır. Avluda kalın payelerin yuvarlak tuğla kemerlerle birbirine bağlanmasından oluşan bir revak sistemi meydana gelmiştir. Üzerleri tonoz örtülü olun bu revakların arkasındaki odalar da basık tonozlarla örtülmüştür. Üst katta yine koridor çevresinde sıralanmış basık tonozlu odalar bulunmaktadır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1970 yılında restore edilen, çarşı olarak kullanılan hanın günümüzde üst katlarında Oltu taşı işlemecileri, alt katlarda ise çeşitli işyerleri bulunmaktadır.
Hacı Bekir Hanı (Aşkale)
Erzurum, Aşkale ilçesinin 24 km. uzağındaki bu Han Tercan yolunun üzerinde bulunmaktadır. Hanın kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Bununla beraber mimari yapısından XIII-XIV.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır.
Anadolu’daki avlusuz hanlar gurubundan olan bu han kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Hanın gösterişli bir giriş kapısı olup, dikdörtgen çerçeve içerisinde mukarnaslıdır. Günümüze oldukça yıkık durumda geldiğinden planı kesin olarak belirlenememiştir.
Erzurum’da bu iki han dışında mimari yönden önemli hanlar bulunmamaktadır. Erzurum’un ticaret kervan yolları üzerinde kısmen bulunmasına karşılık önemli hanların bulunmaması biraz şaşırtıcı olmasına rağmen bunlardan bazıları hiçbir iz bırakmadan savaşlar sonucu yıkılmışlardır. XVIII. Yüzyılda yapılmış olan Erzurum Kongre Meydanı’ndaki Gümrük Hanı ile Cennetzade Hanı ve XIX.yüzyılda yapılmış olan Kamburoğlu Hanının avlu etrafında sıralanmış odaları ve çatı ile örtülü oldukları bilinmektedir |
Gönderim Zamanı: 24-Mart-2007 Saat 16:49 |
Erzurum Kalesi (Merkez)
 Erzurum Kalesi Çifte Minareli Medrese’nin karşısında, Saat Kulesi’nin de yanındadır. Bu kalenin bazı kalıntıları ile dış kalenin duvarları Erzurum’un etrafında görülmektedir.
Erzurum Kalesi’nin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Kaynaklarda burada Urartular döneminden kalma bir kale olduğu belirtilmiştir. Bununla beraber kalenin M.S. V. yüzyılın ilk yarısında, İmparator Theodosius şehre hakim bir tepe üzerinde yaptırmıştır.
Erzurum Kalesi, bulunduğu tepenin üzerinde bir iç kale ve bunu çevreleyen dış kaleden meydana gelmiştir. Günümüzde dış kalenin surları büyük ölçüde yıkılmış, yalnızca dört yöne açılan kapılarının isimleri bilinmektedir. Bunlar Tebriz Kapısı, Erzincan Kapısı, Gürcü Kapısı ve sonradan açılan İstanbul Kapısı ile Yeni Kapı’dır. İç kalenin sur duvarları üzerinde ise sekiz burç bulunmaktadır. Kale duvarları üzerinde çeşitli dönemlerde, Emevi, Abbasi, Saltuklu, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde yapılan onarımların izleri görülmektedir. Ancak bu onarımlarla ilgili herhangi bir yazıt bulunmamaktadır. Günümüze gelebilen sur duvarları XII.yüzyılda Saltuklular zamanından kalmıştır.
Kale iki katlı ve üç sıra halinde sur duvarlarıyla çevrili olup 110 burcu olduğu kaynaklarda belirtilmiştir. Kuzey, doğu ve güney doğu köşelerindeki burçlarla desteklenmiştir. İç Kalenin yapımında kalker taşları kullanılmıştır.Günümüze İç Kale’den çok az bir bölüm gelebilmiştir. İç Kalenin girişinin pek az bir bölümü günümüze gelebilmiştir. İç Kale'nin bu günkü girişi ikinci bir kapıdan sağlanmaktadır. Kale kapısının açıldığı avlu kısmen harap olmuştur. Bu bölümde eskiden hamam,arabalar, savunma odaları bulunmaktaydı.
 Kanuni Sultan Süleyman 1555’de kaleyi onarmıştır. Sultan II. Mahmut ana girişe bazı ekler yaptırmıştır. Bu kapıdan avluya girilmektedir. Avluda tuğladan bin hamam ve çeşitli oda halinde mekanlar vardı.Ayrıca İç kalenin kuzey duvarı bitişiğine İç Kale Camisi yapılmıştır. Kırklar Türbesi, Ebu İshak’ı Kazıruni Türbesi ve l669 tarihli Ali Ağa Çeşmesi de bu yapılara eklenmiştir. Osmanlı döneminde kale içerisine l700 evin yapıldığı da Evliya Çelebi’den öğrenilmektedir.
Erzurum Kalesi, Bizans, Roma ve Sasani egemenliğinden sonra XVI.yüzyılda Osmanlıların egemenliğine girmiştir. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Erzurum ile birlikte bu kaleden söz etmiştir.
Kale askeri yönden önemini kaybedince depo olarak kullanılmıştır. XIX. yüzyılın ortalarında kalenin bazı bölümleri yıktırılmış ve taşlarından başta Mecidiye Tabyası olmak üzere tabyalarda kullanılmıştır.
İspir Kalesi (İspir)
 Erzurum İspir ilçesinde bulunan kalenin İlhanlılar döneminde, XII.-XIII. Yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Kalede günümüze gelebilen bir kitabe bulunmadığından kesin yapımı ile ilgili bilgiler oldukça kısıtlıdır. Kale XVI.yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından da onarılmıştır.
Kalenin yapımında temellerde yanından geçen nehirden toplanan taşlardan, üst duvarlarda da blok kesme taşlardan yararlanılmıştır. Kale içerisinde bulunan mescidin minaresi aynı zamanda kalenin gözetleme kulesi görevini üstlenmiştir.
Oltu Kalesi (Oltu)
Erzurum Oltu ilçesinde, Oltu Çayı kıyısındaki tepe üzerinde bulunan kale M.Ö IV. Yüzyılda yapılmıştır. Kale Bizans, Selçuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı dönemlerinde onarılmıştır. Ancak bu onarımları belirten bur kitabe günümüze gelememiştir. Osmanlı döneminde bir süre kervansaray olarak da kullanılmıştır.
Oltu Kalesi kesme taştan yapılmış ve 3000 m2’lik bir alana yayılmıştır. Günümüze dış kale ile surları gelememiştir. Bugün yalnızca iç kale görülebilmektedir. Kalenin kuzeyindeki iki burçtan biri türbe olarak kullanılmıştır. Ayrıca kale içerisinde bulunan hamam da diğer bölümlere göre çok daha iyi durumda günümüze gelebilmiştir.
Avnik (Güzelhisar) Kalesi (Köprüköy)
Köprüköy'de Güzelhisar Köyü’nde, Çobandede Köprüsü’nün güney doğusunda olan Avnik (Soğuksu) Kalesi Akkoyunlu’lar zamanında XII. Yüzyılda yapılmıştır. Kalenin eteklerinden geçen akarsular nedeniyle İranlılar bu kaleye soğuk su anlamında Ab-İnik ismini yakıştırmışlardır. Sonraki dönemde İlhanlılar da bu kaleyi kullanmış, bu nedenle de İlhanlı hükümdarı Olcayto ile Tunur tarafından onarılmıştır.
Kayalık bir tepe üzerinde bulunan kale iç içe geçmiş üç sur duvarlarının içerisindedir ve kayalığın en üst noktasında iç kale yer almıştır. Surların iki kapısı güneye açılmaktadır. İç kalede bir de cami yapılmış olup, bunun ancak kalıntıları günümüze gelebilmiştir.
Kale 1922 yılındaki depremden büyük hasar görmüş duvarları bütünüyle çatlamıştır.
Hasan Kale ( Pasinler-Hasankale)
 Erzurum Hasankale ilçesinde bulunan Hasan Kale’yi İlhanlıların son döneminde, İlhanlı Emiri Hacı Toğay’ın oğlu Hasan Bey l339’da yaptırmıştır. XVI.yüzyılda Kanunu Sultan Süleyman kalenin onarımını yaptırmıştır.
Kale kuzeyde sarp kayalıklara dayanmaktadır. Kale iç ve dış olmak üzere iki bölümden yapılmıştır. Kesme taş ile moloz taşın kullanıldığı kalenin İç Kale kapısı ile duvarları günümüze gelebilmiştir. Evliya Çelebi kalenin çevresinin bin adım olduğundan ve etrafında hendek bulunmadığından söz etmektedir. Kalenin güney yönündeki duvarları arazi konumundan ötürü diğerlerinden çok daha yüksek yapılmıştır. Kalenin Erzurum Kapısı batı yönünde olup Evliya Çelebi’den öğrenildiğine göre burada demir kanatlı büyük bir kapısı varmış.
İç Kale’nin içerisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırmış oluğu bir mescit ile Sultan IV.Murat dönemine ait bir kasrın kalıntıları bulunmaktadır. Ancak bu yapılar ile ilgili yeterli bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamıştır.
Tortum Kalesi (Tortum)
 Erzurum Tortum ilçe merkezinden 14 km. uzaklıktaki Tortum Kale Köyü’nde bulunan Tortum kalesi’nin yapıldığı tarih ile ilgili bilgiler kesin değildir. Bununla beraber yörede Nihah, Kaledibi, Ağca, Azort ve Üngüzel kalelerinin kalıntıları günümüze ulaşmıştır.
Tortum Kalesi iç ve dış kaleden meydana gelmiştir ve bir de sur ile çevrilidir. Kalenin kuzeyindeki duvarları oldukça iyi durumdadır. Evliya Çelebi bu kalede Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı bir cami olduğundan söz etmektedir.
Hınıs Kalesi (Hınıs)
Erzurum'un kuzeyinde, Hınıs ilçesinin Bahçe Mahallesi’nde kayalık bir tepe üzerinde bulunan kale günümüze harap bir durumda gelebilmiştir. yıkık bir haldedir. Diğer tarihi kalelerin birçoğu gibi, taş ocağı olarak kullanılmıştır.
Bardız Kalesi (Şenkaya)
Erzurum Şenkaya ilçesinde Bardız bucağı yakınındaki sarp bir kayalık üzerinde bulunmaktadır. Kalenin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Kaynaklarda da bu kale ile ilgili yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır. Kalenin ulaşımı da oldukça güç olduğundan yeterince inceleme ve araştırma yapılamamıştır. Bununla beraber, burçlar ve burçlar arasındaki kesme taştan yapılmış sur duvarları görülmektedir. Moloz ve kesme taşın kullanıldığı sur ve burçlarda iki ayrı renkte taş alternatif olarak kullanılmıştır.
Zuvans Kalesi (İspir)
Erzurum, İspir ilçesi yolu üzerindeki Serçeme Deresi’ne hakim, dar bir boğazda ve küçük bir tepenin üzerinde kurulmuştur. Kale günümüze çok harap bir durumda gelebilmiştir. Kitabesi de günümüze gelemeyen bu kalenin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir.
Moloz ve kesme taştan yapılan bu kale Erzurum yöresindeki kalelerinden en küçüklerinden biri olup, bir karakol niteliğindedir.
|
Narman Kanyonu (Kırmızı Periler Vadisi) (Narman)
 Narman Kanyonunun fotoğrafları ilk kez Mustafa Turanoğlu ve Kenan Karadüz tarafından 1989 yılında çekilmiş, önce yerel basında, 1993 yılında da ulusal basında tanıtımı yapılmıştır. Bundan sonra UNESCO ile bağlantı kurularak bazı bülten ve yayınlarda kullanılmıştır. Ardından da Narman Kanyonu gezi programlarına dahil olmuştur.
Narman Kanyonu doğal oluşumlu bir vadi olup, Kapadokya’daki peri bacalarına benzer niteliktedir. Bu vadide çeşitli hayvanlar yaşamakta olup bunların başında; Kaya Kartalı, Şahin, Kerkenez, Atmaca, Kınalı keklik, Bıldırcın, Kaya bülbülü, Çinte, Toygar, Kırlangıç, Arı Kuşu, Serçe, Saksağan ve Karga gelmektedir. Ayrıca vadide; Gelengi(Yer Sincabı)Afrika Tavşanı, Tilki, Kurt, Domuz, Su Samuru, Tavşan, Ayı ve Porsuk gibi memeli hayvanlar da bulunmaktadır.
Tortum Şelalesi (Tortum)
 Erzurum’a 120 km. uzaklıkta, Tortum Gölü’nün bitiminde, Tortum Çayı’nın 48 m. yükseklikten dökülmesi ile meydana gelen Tortum Çağlayanı vadideki bir dağın heyelan sonucu akarsuyun önünü kapatmasından oluşmuştur.
Tortum Şelalesi yörenin önemli bir mesire yeridir. Günümüzde burasının milli park haline getirilme çalışmaları sürdürülmektedir.
Akdağ (Ilıca)
Erzurum’un Ilıca ilçesinde, Dumlu Dağı eteğindeki Akdağ Köyü bahçe ve kaplıcaları yöre halkı tarafından mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Buradaki Dumlu Dağı’nın zirvesi deniz seviyesinden 2.600-3.000 m. yükseklikte olup soğuk su kaynakları ile ünlüdür. Aynı zamanda I.Dünya Savaşı’ndan ve Osmanlı-Rus Savaşı’ndan kalma mezarlar bulunmaktadır. Bu nedenle de halk tarafından ziyaret edilmektedir.
Tekederesi Göleti (Merkez)
Erzurum’a 22 km. uzaklıktaki Tekederesi Köyü yakınlarında bulunan DSİ tarafından sulama amaçlı yapılan Tekederesi Göletinin çevresi ağaçlıklı olduğundan piknik ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Buradaki gölette Aynalı Sazan Balığı üretilmektedir.
Balıklı Göl (Merkez)
Erzurum Merkez ilçesine bağlı Söğütlü Köyü’nde bulunan Balıklı Göl günümüzde mesire yeri olarak kullanılmaktadır.
Palandöken Dağı (Merkez)
 Erzurum’un güneyinde ve doğu-batı doğrultusunda uzanan Palandöken Dağları 2.000-3.176 m. yüksekliğinde olup, günümüzde kış turizminin önemli merkezlerinden biridir.
Palandöken dağ sıraları, korunaklı vadiler ve ağaçlandırma alanları dışında genelde çoraktır. Bu bölgelerde bozkır ve çalılar genel bitki örtüsünü oluştururlar. Ancak erozyonun yüksek olmasından ötürü de dik yamaçlarda aniden ortaya çıkan düzlüklerle karışık bir topoğrafik karışım ortaya çıkar. Yükselti arttıkça geniş çanaklar ve koni şekilli doruklar belirir. Burada Büyük Ejder Tepesi’nin kuzey ve güney yamaçlarında 12 km. ye varan kayak pistleri bulunmaktadır. Bu kayak merkezinin Erzurum havalimanına uzaklığı 15 km.dir ve burası daha çok Alp disiplinli serbest kayak yarışmalarının yapılması için son derece elverişlidir.
Palandöken kayak tesisleri Uluslararası Kayak Federasyonu’nca dünyanın ikinci büyük kayak merkezi olarak kabul edilmiştir. Bugün buradaki pist ve tesisler Hınıs Boğazı’na doğru genişletilmiştir.
|
Hınıs Kilisesi (Hınıs)
Erzurum Hınıs ilçesinde, Kilise Deresi denilen yerde bulunan bu kilisenin kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Aynı zamanda kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır. Kilise harap ve yıkık durumda olduğundan mimari yapısından da hangi döneme ait olduğu kesin olarak anlaşılamamaktadır.
Temel ve duvar kalıntılarına dayanılarak kilisenin kapalı Yunan haçı planında olduğu anlaşılmaktadır. Büyük olasılıkla bu kilise XI.-XII.yüzyılda, Bizans döneminde yapılmıştır. Kalıntılardan moloz ve kaba yontma taştan yapıldığı anlaşılmaktadır.
Meryem Ana Kilisesi (Haho (Hahuli) Manastırı (Tortum)
Erzurum, Tortum ilçesinde, Bağbaşı’nda bulunan Hahuli Manastırının Meryem Ana Kilisesi Bağdat Kralı III.Davut tarafından 976-1001 yıllarında yapılmıştır.
Manastırı oluşturan yapılar bu kilisenin çevresinde yer almıştır. Kilise kapalı Yunan haçı ile bazilika planının birleştirilmesi ile meydana gelmiş kendine özgü bir yapıdır. Oldukça düzgün, kaliteli kesme taşlarla yapılan kilisenin üst örtüsü kırma çatılıdır. Kilisenin içerisindeki kabartmalarda arslan, boğa, kartal, grifon gibi figürlere geniş ölçüde yer verilmiştir. Ayrıca iç mekanın duvarları ve özellikle apsid İncil’den alınma sahneleri içeren ve Hz.İsa ile Meryem’i tasvir eden fresklerle bezenmiştir.
Kilisenin apsid bölümünün üzeri kule şeklinde yükselmiştir. Ayrıca girişin yanında kesme taştan üç kat halinde çan kulesi bulunmaktadır. Kulenin üst noktası yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış, üzeri kubbeli bir köşk şeklindedir. Kilisenin içerisine uzun kenarların ortasındaki yuvarlak kemerli bir kapıdan girilmektedir.
Öşvank Kilisesi (Uzundere)
Erzurum Uzundere ilçesi, Çamlıyamaç Köyü’nde bulunan Öşvank Kilisesi üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Bagratlı Hanedanlığı zamanında III.Adenese tarafından 961 yılında yapımına başlanmış, Magistras Bagrat tarafından 966 yılında da tamamlanmıştır. Kilisenin mimarı Öşklü Grigor Usta’dır.
Hristiyan Gürcülerince önemli olan ve her yıl yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği bu kilise ile ilgili olarak halk arasında, “İşhanın nakışı, Vank'ın bakışı, Haho'nun oturağı” sözü yaygın bir deyiş haline gelmiştir.
Öşvank Kilisesi iki renkli taş bezemeleri ve kabartma figürleri ile ünlüdür. Haç planlı olan bu kilisenin dıştan transetli olmasına karşılık içeride apsidlerin oluşturduğu üç dilimli bir bölüm ve onun devamı olan uzun bir kol kilisenin planını tamamlamaktadır. Haç planlı kilisenin kısa ucunda apsidi ile iki yandaki neflerden oluşmaktadır. Bu bölümleri dört büyük konsol ve sütunlar taşımaktadır. Sütunların kaideleri bitkisel, arabesk ve çam kozağı motifleri ile bezenmiştir.
Kilisenin üstü payeler üzerine oturan merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe kasnağında on iki pencere bulunmaktadır. Apsidin karşı duvarında ortada bir büyük, yanlarda da birer küçük kemerli pencere bulunmaktadır. Pencerelerin dış yüzleri kabartma silmelerle sınırlanmıştır. Sivri kemerli ve ince uzun olan bu pencereler Gotik üslubu yansıtmaktadır. Bu pencerelerin iç yüzlerinde Azizlerin renkli freskleri bulunmakta olup, bunlar günümüze çok harap durumda gelebilmiştir. Apsidin üstü yıkılmış olan kilisenin ön cephesindeki portaldeki ilave bölüme ait sütunlardan birisi günümüze gelememiş ve onun yerine bir ağaç kütüğü konulmuştur. Ayrıca yapı içerisinde duvarların ve kemerlerin bazı taşları yerinden sökülmüştür. Bu arada içerideki figürlerden bazıları yurtdışına kaçırılmak üzere yerlerinden sökülmüş, ancak söken kişiler yakalanmıştır.
Günümüzde haç planının uzun kolunun üstü bütünüyle açıktır. Haçın uzun kollarının yüzlerinde düzgün kesme taşlardan örülmüş yuvarlak kemerli nişler bulunmaktadır. Bunların üzerindeki ikinci katta da yine yuvarlak kemerli birer pencere açılmıştır. Kilisenin müştemilatından hamam, yatakhane, vaftizhane, rahip evleri ve mutfak gibi bölümler bugün harap durumdadır. Kilisenin üst örtüsü XI.yüzyılın başlarında Bizanslılar döneminde onarılmıştır.
|
Altın Halkalı Köprüsü (Merkez)
Erzurum’da Aras Nehri üzerindeki Altın Halkalı Köprüsü’nün kitabesi günümüze gelemediğinden ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır.Bununla beraber XIII.yüzyılda yapıldığı mimari üslubundan anlaşılmaktadır.
Evliya Çelebi köprünün Çobaniyandan Melik Gazi tarafından yaptırıldığını yazmıştır. Ayrıca köprü yıkılır veya harap olursa onarılması için de mermer üzerine altından bir halka konulduğunu belirtmiştir. Bu yüzden de köprüye Altın Halkalı Köprü ismi yakıştırılmıştır.
Kesme taştan, yuvarlak kemerli bir köprüdür.
Murat Köprüsü (Merkez)
Erzurum’da şehir içinde, Murat Suyu üzerinde bulunan köprü Narmanlı ve Sıvırcık mahallelerini birbirine bağlamaktadır. Köprü Sultan IV.Murat’ın (1623-1640) Erzurum’u imar ederken bu köprünün yapılmasını istemiştir. Kitabesi bulunmamaktadır. Ancak yapı üslubundan XVII.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır.
Köprü kesme taştan ve tek kemerli olarak yapılmıştır.
Çoban Dede Köprüsü (Köprüköy)
Erzurum-Varto karayolu üzerinde, Hasankale’nin 15 km. doğusundadır. Köprü İlhanlı hükümdarı Gazan Han’ın (1295-1304) zamanında yörede yapılan imar çalışmaları sırasında Veziri Salduzlu Emir Çoban Noyin tarafından l297-1298 yıllarında yapılmıştır. Köprünün yapı formu ve baş kısmındaki bezmeler Selçuklu ve İlhanlı üslubunu yansıtmaktadır.
Karga Pazarı ve Aras nehirlerinin birleştiği yerde yapılan köprü 128.00 m. uzunluğunda, 8.50 m. genişliğindedir. Köprünün en büyük kemer açıklığı l3.00m olup en yüksek noktası da 30.00 m.dir. Yedi yuvarlak kemerli gözden meydana gelen köprünün ilk gözü son yıllarda yapılan onarım sırasında kapatılmıştır. Bugün altı gözlü olan köprü Homigi Köyü’nden getirilen taşlarla yapılmıştır. Köprünün kemerleri siyah, kırmızı ve gri renkli kesme taşlardan yapılmıştır. Taşların işlenişinde son derece ahenkli ve iyi bir işçilik gözlemlenmektedir. Ayrıca köprü ayaklarının altına yatay olarak ardıç ağaçları döşenmiştir. Böylece köprünün batmaması sağlanmıştır. Köprü ağırlığını hafifletmek için de tampon duvarları arasında boşluklar bırakılmıştır. Köprünün ayakları üzerinde son derece güzel işlemeleri olan köşkler yapılmıştır. Köprünün iki tarafında dörderden, üzerleri kubbeli sekiz köşk yerleştirilmiştir. Bunların bazılarının üzerlerinde alemler ve işaretler görülmektedir.
Köprü çeşitli dönemlerde onarılmıştır. Köprünün l872 yılı onarımını gösteren kitabe güneydeki korkuluk üzerine yerleştirilmiştir. Bu onarım öncesinde, l727 yılında da bir onarım daha geçirmiştir. Bunun dışında l946-l948 yıllarında bir kez daha onarılmıştır.
Dervişağa Köprüsü (Kuzgunköyü Köprüsü) (Pasinler)
Erzurum Serçme Çayı üzerinde, Kuzgunköyü’nde olan köprü kitabesinden öğrenildiğine göre Derviş Ağa tarafından l703 yılında yaptırılmıştır.
Köprü muntazam taşlarla tek gözlüdür.Çeşitli onarımlar geçirmiş, tek kemeri yıkılınca ahşap olarak yapılmıştır. En son l938’de bir kez daha onarılmıştır.
Karas Köprüsü (Ilıca)
Erzurum, Ilıca ilçesinde, Karaz Köyü’nün doğusunda bulunan köprü XVII.yüzyılda yapılmıştır. Bu köprünün daha önceden yapılmış bir köprü üzerine Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır.
Köprü 85.00 m. uzunluğunda, 5.20 m. genişliğindedir. Sekiz sivri kemerli gözden meydana gelen köprünün en büyük kemer açıklığı 4.60 m.dir. Köprü kemerlerinin üzerinde ince bir tahfif kemeri daha bulunmaktadır. Bunun üzerinde de oldukça iri blok taşlardan oluşan bir korkuluk duvarı bulunmaktadır.
Kesik Köprü (Tortum)
Erzurum, Tortum ilçesindeki köprü Tortum-Çamlıyamaç yolu üzerindedir. Kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Ancak yapı şeklinden Osmanlı döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Kireçli Köprü (Tortum)
Erzurum, Tortum ilçesinde Tortum-Şelale yolu üzerindedir. Köprünün kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Yapı şeklinden Osmanlı döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Kesme taştan ve tek gözlü bir köprüdür. Ortadaki tek göz oldukça geniş ve sivri kemerlidir. Günümüzde de kullanılmaktadır.
|
|
Nene Hatun |
Tarihimize "93 Harbi" adıyla geçen Türk-Rus savaşında Erzurum'un Aziziye Tabyası'nda gösterdiği kahramanlıkla adını tarihe kazandıran Türk kadını. 1857 yılında Erzurum'da doğdu. Tam doksan sekiz yıl orada yaşadı. Bir kahramanlık sembolü olarak tanındı ve anıldı. Ömrünün son demlerini "Üçüncü Ordu'nun Annesi" olarak geçirdi. 1955 yılında "Yılın Annesi" seçildikten sonra 22 Mayıs 1255 günü Erzurum'da zatürreden vefat etti.
Türk-Rus Harbi'nin kanlı ve karanlık günleriydi. 1877 yılı Kasım ayının 7'sini 8'ine bağlayan gece, civarda bulunan iki Ermeni köyünden gizlice harekete geçen kalabalık bir çete, sinsi sinsi yaklaşıp Erzurum'un meşhur Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmıştı. Tabyayı savunan bir avuç Türk askeri derin uykuda idi. Yataklarında bastırıldılar ve uykuda kılıçtan geçirildiler. Arkadan gelen Rus kuvvetleri de hiç bir direnme görmeksizin Aziziye Tabyası'na yerleştiler.
Bu kahpe baskından yaralı olarak kurtulan bir asker koşa koşa Erzurum'a varıp kara haberi yetiştirdi. Minarelerden sabah ezanı yerine "Moskof Aziziye'ye girdi!" sesleri yükselmeye başladı. Bir anda bütün Erzurum duymuştu bu kara haberi. Ve bir anda bütün Erzurum şahlanıvermişti. Tüfeği olan tüfeğini kaptı, olmayan eline ne geçirdi ise tırpan, kazma, kürek, sopayı alıp sokaklara döküldü. Erkekli kadınlı bütün Erzurum halkı Aziziye'ye doğru koşmaya başladı.
Şehrin kenar bir mahallesindeki mütevazi bir evde oturan taze bir gelin vardı. Bir gün evvel ağabeyi Hasan cepheden ağır yaralı olarak eve getirilmiş ve bir kaç saat önce bu taze gelinin kolları arasında ruhunu teslim etmişti. Kocası cephede idi. Minarelerden yükselen "Moskof Aziziye'ye girdi" seslerine, seferber olup koşanların uğultuları karışıyordu. Taze gelin, bu kara haberi duymuş gibi hemen ağlamaya başlayan üç aylık bebeğini emzirip uyuttu. Usulca onu beşiğine bıraktı ve heyecan dolu bir sesle:
- Seni bana Allah verdi, ben de seni Allah'a emanet ediyorum yavrum, diye mırıldandı.
Sonra şehit kardeşinin döşeğine seğirtti. Ölüyü alnından öptü:
- Seni öldüreni öldüreceğim ben de, dedi, kin dolu bir sesle.
Ve masanın üzerinden satırı kapmasıyla kapıdan dışarı fırlaması bir oldu. O da çılgınca Aziziye'ye doğru koşmakta olan kadınlı erkekli, taşlı sopalı kalabalığın arasına karıştı.
Bütün Erzurum, o dadaşlar diyarı şahlanmştı. Erzurum halkı bir sel gibi akıyordu canından aziz saydığı Aziziye Tabyası'na doğru.
Aziziye'ye yerleşmiş olan Moskof, tabyaya yaklaşmakta olanlara karşı yaylım ateşine geçince bir hayli Erzurumlu kırıldı. Onların kırılışını görmek, ayakta kalabileni büsbütün şahlandırmış ve tabyanın demir kapılarına gülle gibi yüklenen kalabalık bir anda içeri doluvermişti. Demir kapılar bile dayanamamıştı bu olağanüstü iman karşısında.
Aziziye'de boğaz boğaza kanlı bir dövüş başladı. Balta, tırpan, kazma ve sopası olmayan pençeleriyle Moskofun gırtlağına yapışıyordu. O toplu tüfekli ordu, tam bir bozguna uğramıştı bu şahlanış karşısında. Türk demeye dili dönmeyen Moskof askerleri Osmanlı'yı da kısaltıp sadece "Osman"a çevirmişlerdi. Başı dara gelen "Osman teslim" deyip canını kurtarmaya bakıyordu.
Başka bir zaman olsaydı Türkün merhameti galebe çalardı, belki. Fakat bu zaman diğer zamanlardan çok farklıydı. Aziziye'nin dışında ve içinde kadınlı, ihtiyarlı çocuklu yüzlerce Erzurumlu kanlar içinde yatıyordu. Onlara ateş açanlar acımışlar mıydı? Ne "Osman" dinleyen oldu, ne de "Teslim"e kulak asan... Taze gelin de elinde satırı, karşısına çıkan Moskof'un kafasına, suratına indiriyordu. Şehit düşen ağabeyisinin acısını, bin Moskof'u öldürse içine atamazdı...
2.000'e yakın Moskof askeri öldürülmüş ve Aziziye kurtarılmıştı. Düşmanın geri kalan kısmı selameti atlarına atlayıp kaçmakta bulmuştu. Onları takip etmek için Erzurumlu'nun atı yoktu. Fakat kaçan atlıyı kovalayan yayalar yine de onu yakalayıp haklamayı biliyordu.
Yaralılar arasında taze gelin de vardı. Elinde satırı ile döğüşürken aldığı bir yaranın etkisiyle o da kanlar içinde yere yıkılmıştı. Fakat yaralı olarak baygın bulunduğu zaman dahi elindeki kanlı satırını sıkı sıkıya kavramış bırakmıyordu hırs dolu pençelerinin arasından...
Adı Nene idi taze gelinin. O günden sonra o da bütün Erzurum'un tanıyıp saydığı kişiler arasına katıldı. Doksan sekiz yıllık ömrü boyunca bütün Erzurumlulara Moskof'un Aziziye'de nasıl tepelenişini anlattı. Fakat kendinden bir kaç kelime ile bahsetti.
Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO Başkomutanına "Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım. Bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım" demiş ve Amerikalı generali kendine hayran |
|
|
|
|
|
|
 |
|
|
|
|